"Özür dilemene gerek yok çünkü bunu neden yaptığını biliyorum." Remus iç çekti.

       "Lütfen. Lütfen ona duygularımdan bahsetme. Ben sadece... arkadaşlığımızı mahvedemem."

       "Gwen, belki-" Remus ona söylemek üzereyken Profesör Binns geldi.

       "Siz çocuklar burada ne yapıyorsunuz? Büyük salona gidin!" dedi Profesör ve gitti.

       "Hadi gidelim. Söz veriyorum ondan kaçmayacağım." diye güvence verdi Gwen.

       İkisi büyük salona girdi ve sırayla masalarına geçti.

       "Onunla konuştun mu?" diye sordu James, kurt adama.

       "Hımm evet."

       "Ve o ne dedi?"

       "Ah..." Remus yalan söylemek zorunda kaldı, "Senden kaçmıyormuş ve eğer sana öyle geliyorsa, bunun nedeni şu anda S.B.D.'leriyle meşgul olmasıymış."

       "Ah."

       "Evet. Bu konuda fazla endişelenme. Her şey iyi olacak."

       "Umarım." diye diledi James.

       Ela gözlü çocuğun aklından pek çok düşünce geçti. O muydu? Birisi ondan kaçtığında bunu bilirdi. Gwen'in ne zaman farklı davrandığını biliyordu. Sadece biliyordu. Peki ya sadece kafasının içindeyse? James Ravenclaw masasındaki kıza baktı, o da düşünüyordu. Ne düşünüyor olabilirdi ki? Belki daha sonra ona sorabilirdi. Ona ulaşabilirdi. Başa çıkamıyordu. Onu kaybetmeyi kaldıramazdı. Ne şimdi ne de hiçbir zaman.

       Akşam yemeği bittikten sonra James, Gwen'e yaklaştı.

       "Evet Jamie?" Gülümsedi.

       "Neden benden kaçıyorsun?"

       "Kaçmıyorum." Yalan söyledi.

       "Emin misin?" diye sordu James.

       "Eminim. Yemin ederim."

       "Tamam." dedi çocuk kararsızlıkla.

       "Bak, kütüphaneye gitmem lazım."

       "Neden?"

       "Makale yazmam gerekiyor."

       "Yalnız mı? Sana eşlik edeyim."

       "Gerek yok tatlım. Zaten bunu İksir ortağımla yapmak zorundayım."

       "Kim-"

       "Daha sonra görüşürüz." Gwen kolunu onun boynuna doladı, ona sarıldı ve ardından gitti.

*******

       Gwen şimdi Slytherin oğlanını bekliyordu. Bir an önce bitsin diye makaleye başladı. Apollo Greengrass sonunda geldi ve kızın karşısına oturdu.

       "Selam, Selwyn?"

       "Sana da merhaba Greengrass."

       "Çoktan makaleyi hazırlamaya mı başladın?" Ravenclaw başını salladı.

       "Ben ilk sayfayı yapacağım ve sen de ikinci sayfayı yapacaksın. Kulağa nasıl geliyor?"

       "Mükemmel." diye cıvıldadı Apollo.

       "Mutlu görünüyorsun." dedi Gwen makaleyi yazarken.

       "Puff'lara karşı bir maç oynayacağım. Kolay bir galibiyet."

       "Neden heyecanlandığınızı anlıyorum ama lütfen Hufflepuff'ların kuyusunu kazmaktan kaçının."

       "Onların kuyusunu kazmıyorum. Bu yılın takımı gelmiş geçmiş tüm Hufflepuff takımlarından daha zayıf. Yıldız oyuncuları çoktan okulu bıraktı." diye itiraf etti Apollo.

       "Doğru."

       İkisinin arasında uzun bir sessizlik oluştu. Apollo makalenin ikinci bölümüne çoktan başlamıştı.

       "Peki, toplantıya Potter'la birlikte mi gideceksin?"

       "Bilmiyorum. Neden onun hakkında soru sorup duruyorsun?" Gwen gözlerini devirdi.

       "Çünkü o böyle toplantılara katılacak tipte biri gibi görünmüyor."

       "Doğru." Kız tekrar gözlerini devirdi.

       "Yani gidecek misin?"

       "Ne?"

       "Potter'la birlikte mi gideceksin?"

       "Bilmiyorum. Bu konuyu onunla konuşmadım. Ve öyle olsa veya olmasa bile bu seni neden ilgilendiriyor?"

       "Hırçın." Çocuk sırıttı.

       "Ben kendi üzerime düşen kısmı yaptım." Gwen parşömeni çocuğa doğru itti.

       "Ben de neredeyse tamamladım."

       "Ben gidiyorum." Kız ayağa kalktı.

       "Ne? Beni bırakıyor musun?"

       "Evet. Evet bırakıyorum."

       "Ben senin ortağınım."

       "Biliyorum. Bana hatırlatmana gerek yok." Gwen ofladı.

       "Bak sadece birkaç dakika daha, tamam mı? Daha sonra seni yatakhanene bırakacağım."

        "Onu yatakhanesine götürmene gerek yok çünkü ben götüreceğim." Kitap raflarının arkasından bir ses geldi.

       "Jamie?"

       "Seni gördüğüme çok sevindim Potter. Kitap raflarının arkasında bir sürüngen gibi dolaşıyor muydun?" diye laf attı Slytherin oğlanı.

       James alayla güldü. "Aşkım, işin bitti mi?"

       "Aslında bitti. Gideceğim Greengrass." Gwen eşyalarını kaptı ve James'i uzaklaştırdı.

       İki genç, Slytherin oğlanını dehşete düşürerek kütüphaneyi terk etti.

       "Yani senin ortağın o, öyle mi?"

       "Evet. Sen neden kütüphanedeydin bu arada?"

       "Yatakhanedeydim ve haritada seni gördüm."

       "Ah."

       "Pijama partisine ne dersin?" dedi James aniden.

       "Ha?"

       "Uzun zaman oldu. Benimle ve çocuklarla biraz zaman geçir."

       Gwen bunu düşündü. Doğum gününden beri onlarla pek vakit geçirmemişti.

       "Tamam. Bırak eşyalarımı alayım."

       "Gerek yok. Benimkilerden giyersin." dedi James.

       "Tamam Jamie." Gülümsedi ve cebinden bir şey çıkardı.

       "Plucky'i yanında mı taşıyorsun?"

       "O her zaman yanımda."  diye itiraf etti Gwen. Doğru, Kabuluk Plucky her zaman onun cebindeydi. Bazen giderdi ama hep geri gelirdi.

       "Tamam. Hadi Gryffindor kulesine geri dönelim."

       "Hmm." Gwen gülümsedi.

******* 

Kelime Sayısı: 835

Biraz daha kısa bir bölümdü diye araya sıkıştırayım dedim ama saat geç oldu ve özellikle son kısımları biraz uykulu çevirdim. Yanlışım olmuşsa uyarın lütfen.

BELOVED || James Potter [Türkçe Çeviri] // TAMAMLANDI Where stories live. Discover now