11. Let It Kill You

Start from the beginning
                                    

Louis derin bir nefes alıp elini ensesine koydu. "Seni özledim."

Harry'nin midesi neredeyse ters döndü. Tabii ki onu seviyordu. Son bir haftadır tek yaptığı kendine Louis'den ne kadar nefret ettiğini hatırlatıp durmak olmuştu fakat her gün okulda onu görüyor ve onunla oturmamak için çok uzun zamandır ihmal ettiği arkadaşlarının peşinden koşturmak zorunda kalıyordu. Ona uzaktan bakıp bir şeyleri anlamasını sağlamaya çalışmak imkansızdı çünkü dünyanın en salak vampirine aşık olmuştu ve adam mesajı bir türlü almıyordu ya.

Geceleri ise en zorlarıydı; yalnız uyumaya alışık değildi, yorulmuştu. Tek kişilik yatağı her zaman çok soğuk geliyordu ve ne zaman düşünmeye başlasa hep etrafındaki kollarını, saçlarındaki parmaklarını hayal ediyordu.

İğrençti.

"Louis," diye başladı ağlamak ister gibi. "Lütfen gider misin?"

Louis bitkin bir halde gözlerini yumdu ve Harry'nin yastıklarla kaplı yatak başlığına yaslandı. "Daha kaç kere özür dilemem gerekiyor?"

"Özrünü istemiyorum." dedi Harry sertçe. İkisi de istediği şeyin ne olduğunu iyi biliyorlardı.

Louis cevap vermek yerine başını öne eğdi. Harry ona olan mesafesini koruyarak tekrar yerine yattı. "Lütfen git şimdi. Yarın erkenden sınavım var ve uykusuz kalmak istemiyorum."

Louis kararsızca kıpırdandıktan sonra duraklayıp, "En azından burada kalabilir miyim? Sana dokunmayacağım, yemin ederi-"

"Git, dedim, Louis."

Böylelikle Louis gitti. Fakat Harry onun tüm gece penceresinin önünde oturup onu izlediğini biliyordu.

-

İkinci seferinde, Harry hazırlıksız değildi.

Lakin penceresine kilit vurmak düşmanı bir vampirken fazla etkili bir hazırlık sayılmıyordu belli ki. Çünkü Louis'nin kilidi kırıp camını açması sadece iki milisaniyesini almıştı.

"Tanrı aşkına!" diye bağırdı yatağında ters dönerek. Yorganı bir koza gibi etrafına dolanıp neredeyse yatağından yuvarlanmasına neden olmuştu.

Hatta yuvarlanıyordu da, Louis hızla gelip onu tutmasaydı eğer.

"Dikkat et." dedi nazikçe Harry'nin başını tutarak.

Harry kafası tekrar yastığına konarken Louis'nin yakınlığına aldırmamaya çalıştı. Biraz zorlanıyordu çünkü Louis bu kadar yakınındayken ilk içgüdüsü onu öpmek ve kollarını etrafına dolamaktı. Sonra düzeltmesi gereken bir problem.

"Çekil üzerimden." Onu ittirip doğrulmaya çalıştı. Louis inatla ondan uzaklaşmadı.

"Az önce hayatını kurtardım, bundan biraz daha arkadaş canlısı bir tavrı hak ediyorum." dedi pişkin pişkin gülerek.

"Alt tarafı yuvarlandım, ölecek değildim."

"Kafanı komidine vurabilirdin."

Harry kaşlarını çattı. "Sen de penceremin kilidini kırmayabilirdin. Teknik olarak düşmem senin suçun yani eşit sayılırız, sana bir şey borçlu değilim."

Louis Harry'nin lambasını kafasında kırmak istemesine neden olan oldukça sıcak bir gülümseme takındı. "Sakin ol, sevgilim, şaka yapıyordum sadece. Senden bir şey beklemiyorum."

Sorun şuydu ki, Harry onu çok özlemişti. Neredeyse bir haftadır ona dokunmamıştı ve şimdi onun yatağında, lambalarının sıcak, sarı ışıkları altında öyle yumuşak ve sevgi dolu görünüyordu ki Harry içinde kendiyle ciddi bir savaş vermek zorunda kalıyordu.

with the moon i runWhere stories live. Discover now