FİNAL: ZAAFLAR

Começar do início
                                    

"Bence daha sert bir şeyler de yapmalıyız." dedi Barton keyifli bir sesle. "Zihin konusunda çok iyiyimdir. Bol bol acı verebilirim. Bu çok hoşuma gider." Dolgun dudakları zevkle kıvrılmıştı. Lauren elindeki bıçağı Casey'nin yüzüne doğru yaklaştırdı.

"Meclis'ten bir farkı yok. Hepiniz onun emirlerine uyuyorsunuz." Barton'a başımla işaret verdim. "Biz en azından ulu..." Lauren'ın elindeki bıçak tenine derin bir şekilde saplandı. Barton beynine hücum etti. Çığlığı boş depoyu inletti. İçimdeki kurt zevkle ulurken dudağım yavaşça yukarı doğru kıvrıldı.

"Watson, iyileşme güçlerini sınırla." Çığlığı sesimi bastıramamıştı. "Acının tadına varsın."

Beni gülerek yanıtladı. "Tabii ki de. Zevkle." Lauren işini yavaş yavaş hâllediyordu. Şakağından başlayıp dudağının başlangıcında biten bir sanat eseri yapıyordu. Watson kızın diğer yanına geçip omzuna dokundu.

"Oppesindio ikpintinum." Gözleri gri ışıkla parladı. Çığlıkları daha da artarken Barton'a baktım. Zevkle işine devam ediyordu. Gözlerini kızın üstüne dikmiş acısına acı katmak istercesine bakıyordu.

"Dur." Komutunu verdim. Barton'ın gözleri bana çevrilirken kızın çığlıkları azalmıştı. Lauren'ın işini bitirmesini beklerken kendini tutarak çığlık atmamak için kendini zor tuttuğunu görebiliyodum. Lauren durduğunda sımsıkı yumduğu gözlerini aralayıp bana doğru baktı.

"O kızı alacaklar. Ve sen sadece ellerin bağlı izleyeceksin. O acı çekerken izlemekten başka hiçbir şey yapamayacaksın." Oturduğu sandalyeye tekmemi geçirdim. Sandalye arkaya doğru sürüklenirken sürtünen demirin sesi kulaklarımı rahatsız etti. Üzerine doğru yürürken Watson elini önüme doğru koydu. Alev alev yanan bakışlarım Watson'ı buldu. Bana engel mi olmaya çalışıyordu?

"Bilgi almak zorundayız." dedi temkinli bir sesle. Yerde inleyen kıza baktım. Eleanor'un canını yakmıştı. Canı acımıştı!

O hâlde benim onun canını almam gayet normaldi.

Yaşamayı hak etmiyordu.

Ama ölüm de onun için kolay bir kaçış yolu olurdu.

"Ölüm onun için kolay olur." dedi Lauren rahat bir sesle. Çok kolay olurdu.

Blanca vampir hızı ile yanına gitti. Sandalyesi ile beraber ayağa kaldırırken başını ilk önce yere geçirmeyi de ihmal etmemişti. Tekrara önümüze getirirdi. "Konuş." dedim ölüm sessizliğinin içine dolduğu sesimle.

"Asla."

Blanca'ya baktım. "Vampir zehri enjekte et."

"Ne?!" Birkaç saniye döndü kaldı. Sonra yavaş yavaş zihnine kim olduğum akın etti. "Ne saçmalıyorsun sen?!" Oturduğu yerde çırpınmaya başladı. "Ben ne olursa olsun senin türünüm! Bunu yapamazsın!"

"Neden yapamazmışım?" dedim ona doğru eğilerek. "Ya da işleri bizzat benim ele almamı mı istersin Casey?" Gözlerine korku pırıltıları yerleşti. "Unutma, ben hâlâ Marcus Alaric Russel'ım."

Sesi çıkmazken geriye doğru çekildim. İşleri elime alırsam ona ölmekten çok daha kötü şeyler yapacağımı biliyordu. İçimdeki öfkeyi dışarı salarsam bir hiçten ibaret olacağının farkındaydı. Farkında olmalıydı.

GÖLGE KANIOnde histórias criam vida. Descubra agora