BÖLÜM 29: AV

Beginne am Anfang
                                    

"Ayna." diye konuştu bir kız sesi. "Aynalar yansımadır." Bu kız sesini tanıyordum. Bendim.

Gözlerimi aralarken kurt sürüsü yerini koruyordu ama bu sefer az önceki kadar korkmuyordum. "Sana hiçbir şey yapamazlar. Buna güçleri yetmez." Üzerlerine doğru korkusuzca yürümeye başladım. "Senin zihnin senin kuralların." Gözlerim en baştaki kurttan ayrılıp arkasında akan çeşmeye doğru kaydı. Üzerinde büyük bir ayna belirtmişti. Şimdi kurtların yerinde insanlar vardı. Bu kurtun yerinde uzun boylu, geniş omuzlu, uzun koyu kahve saçlı, siyahlara boyanmış bir adama vardı. Başımı hafifçe eğdim. Ayna beni çağırıyordu Çağırışına cevap vermek için adım attım. Adam-kurt önüme geçerken hırladı. Bu umurumda dahi olmadı. Benim zihnim benim kurallarım.

Yana doğru çekilirken aynaya doğru adımlıyordum. Arkamdaki hırlama seslerini umursamıyordum. İçimdeki tek istek o aynaya dokunmaktı ve önüme ne çıkarsa çıksın bu isteğimden vazgeçemezdim.

Çeşmenin suları ayağıma aktı. Rüzgar daha hızlı esiyordu. Ay daha da parladı. Ay sandığım gibi dolunay değil hilaldi. Gözlerimde parlıyordu. Aynadan arkamadaki bedene doğru elimi uzattım. Ayna dalgalanırken elimde bir ıslaklık hissettim. Bir el beni fizik kurallarına aykırı bir şekilde içine doğru çekti. Sanki bir dejavu yaşıyordum.

🌜🌚🌛

Beynimdeki çınlama geçerken karşımdaki endişeli gri gözleri ile bana bakan Mikealson'a kaşlarımı çatarak baktım. Ben yine ne yaşamıştım?
"Neler oluyor yine?" dedim çaresiz bir sesle. "Her şey karışıyor. Bana yardım etmen gerekiyor. Burada öylece duramam." Yutkunmaya çalışsam da bağazımda kocaman bir yumru vardı. "Hepsini çağırmışlar. Bu işin içinde bir iş var."

"Bunu yapmak isterim ama yapamam. Buradan oranın akışına katılamam." Önüme doğru geldi ve elimi tuttu. "Sen çok özel bir kızsın Eleanor. İçindeki o aşılmaz gücün farkına varırsan karşında Meclis dahi duramazdı."

"Hani biz Marcus ile aynı güçteydik? O kurtaramaz mı bizi?" Gözlerim dolmaya başlamıştı. Artık her şey çok fazla ağır geliyordu. Sürekli savaş içindeydim. Yorulmuştum. Gereğinden fazla hem de. Mikealson acı acı gülümsedi.

"Güçleriniz aynı dahi olsa unutma ki sen bir gölgesin. Güçlerin daha kapsamlı. O bir kurt adam olarak mükemmel güçte ama bir vampir ya da cadı değil. Sen ise hepsisin. Daha fazlası. Bunun farkına var." Eli başıma doğru gitti. "Zihninin farkın var." Eli başımdan kalkıp kalbime doğru gitti. "Kalbinin içinde barındırdığın gücün farkına var. İkisini birleştir ve onlara kimin daha üstün olduğunu göster."

"Ben kimseden üstün olmak istemiyorum." Başımı iki yana sallarken sağ gözümden bir damla sızıntı verdi.
Kaşları çatıldı. "Ne yani? Normal mi olmak istiyorsun?" Başımı hafifçe iki yana salladım.

"Ben normal olmak istemiyorum. Sadece babam ve annem gibi olmak istiyorum." Hafifçe güldü.

"Daha onların küçük sen için hikayelerini dahi bilmiyorsun, Eleanor. Onlara bu kadar çabuk özenme." Hakikaten ben onlar hakkında ne biliyordum ki?

"Sorun da bu zaten!" Elimi saçlarımın arasından geçiridim. Artık bir çıkış yolu bulamıyordum. "Ben onları tanımıyorum. Güçlerimden bir haberim. Sen ise bana güçten bahsediyorsun. Ne gücü?! Şu hâlime bak. Birkaç gereksiz beni yakalamaya çalışıyor. Ben av değilim! Eğitilmesi gereken bir köpek değilim!" Artık gözyaşlarım düşmek için birbirlerini bekliyorlardı. "Hepsi benim yüzümden acı çekecek! Sadece beni ilk onlar buldular diye!"

GÖLGE KANIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt