BÖLÜM 28: YABANCILAR ve YALANCILAR

Start from the beginning
                                    

"İmdat!" diye var gücümle çığlık attım. Kız bir anda kahkahalar atmaya başladı. Aiden'a baktım. Benim buradan hemen çıkmam lazımdı!

"Sen ciddi misin?" dedi kahkahası dinerken. "Ben kara kurt adamım. Duyduğun gibi Meclis'e çalışıyorum. Sence oraya çoktan bir ses engelleme büyüsü yapmamış mıyımdır?" Kaşlarım çatıldı. Ama ağzı hareket etmemişti. "Saf kız. Gölgeysen bile çok salak olduğun bariz bir gerçeklik. Bu arada benden sana bir tüyo burası benim bölgem. Yani işaretlediğim bölgem. Burada hiçbir enerji benim enerjimden üstün değildir. Yani kullansan da bir şey ifade etmeyecek." Üzerime doğru adımlıyordu. Acil bir çözüm bulmam gerekiyordu. Gözlerim pencereye kaydı. Eğer oradan atlarsam... "Akıllı dur." demesiyle kendimi kapıya sert bir şekilde yapışık hâlde bulmam bir oldu. Sırtım sızlarken yüzümü buruşturdum. Gözleri gri ışıkla birkaç saniyeliğine gölgelendi. "Burada eğer gölgeysen ve enerjini yöneterek kendini iyileştirebiliyorsan yaraların iyileşmez. Ama ben bundan daha çok kanını istiyorum." Arkada öylece durup bizi izleyen Aiden'a yalvaran gözlerle baktım. Buradan kurtulmalıydım.

"Bana neden inanmıyorsunuz?" diyerek ilk defa konuştu Aiden. "İstediğinizi yapıp ona yakın oldum."

"Biliyorum, Aiden." dedi aramızda son üç-dört adım kala. O yolu da hızla aşıyordu. Ayağındaki topuklu bot boş kütüphaneyi sarsıyordu. "Ben de sizi gözetlemek için buradayım. Ama görüyorum ki çok şey kaçırmışım."

Tam önümde durdu. Elini havaya kaldırmasıyla danışmanlık bürosundan eline oldukça keskin gözüken bir bıçak uçtu. "Lütfen dur. Ona zarar verme." diyerek bize doğru adımlamaya başladı Aiden. "Bırak onu!"

Hiç beklemediğim bir anda bıçak yüzümü yaladı. Ardında keskin bir acı bırakırken gözlerimi yumdum. Tam şakağımdan başlayıp dudağımın kenarına kadar yay şekkinde kesmişti. Yüzümde ılık kanın ıslaklığını hissettim. Dudaklarımın arasında acı bir tat hissettim. Kanı tükürürken gözlerimi açtım. Yüzümde keskin bir acı hissediyordum. Enerjimi yönlendirmeye çalıştım, yönlendirdim de ama kanımdaki o ılıklığı hissedemedim. İyileşemiyordum. "İşte bu!" dedi bağırarak. Elini yüzümdeki yaraya götürürken başımı uzaklaştırmaya çalıştım. Başım dışında hiçbir yerim hareket edemiyordu. Eline bulaşan kanıma baktı. Gözleri gözlerimi buldu. Elindeki kanı tam ağzına götürecekken Aiden'ın onun üzerine atılmasıyla ben serbest kalmış oldum. Yere düşerken tüm uzuvlarımı yeniden oynatabilmek güzeldi.

"Git!" diye bağıran Aiden ile hemen kalktığım yerden doğrulup hızla cama doğru atıldım. Önüme doğru ittirilen raf ile duraksasam da üzerinden atlayıp hızımı kaybetmeden cama doğru altladım. Camı kolumla kırdım. Cam parçalara ayrılırken üzerimde keskin darbeler hisettim. Elimle başımı korurken hızla yere sürtünerek düştüm. Arka arkaya gerilerken hızla oradan uzaklaşıyordum. Benim üzerimden atılan bedeni tanıyordum. Yüzümü ekşittim. Ayağa kalkacaktım ki kolumda keskin bir acı hissettim. Ben daha enerjimi yönlendiremeden o kız çıktı kırık camdan dışarı.

Tek kolumla kendimi geriye doğru sürüklerken etraftaki herkes eğlenerek bize bakıyordu. "Marcus!" diye bağırdım var gücümle. Yüzümde başka keskin darbeler hissediyordum. Sızlıyorlardı ama şu an daha büyük bir sorunum vardı. Ben bu kızın karşısında yeteri kadar güçlü değildim. "İmdat! Yardım edin!" Üzerime doğru gelmeye devam ediyordu. Ayağa kalkmalıydım. Savaşmalıydım. Hâlâ hayttaydım. Savaşabilirdim. Kendimi zorlayarak tek kolumdan destek alarak ayağa kalktım. Çoğu kişi dersteydi. Buraya gelmeleri uzun sürebilirdi. O zamana kadar tek başımaydım.

"Şu an kimse sana yardım edemez, Küçük Kız." dedi alayla. "Koruyucuların gelene kadar biz çoktan gitmiş olacağız." Ne saçmalıyordu bu? En fazla iki-üç dakika gecikebilirlerdi. Aynı okuldaydık sonuçta.

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now