BÖLÜM 19: BAKMAK ve GÖRMEK

Start from the beginning
                                    

"Zaten öylesin ama Marcus'un soyu da gölgelere dayanıyor. Üstelik babası da çok güçlü bir kara kurt adam. Ne o senden güçlü ne de sen ondan güçlüsün." Göz devirmeden edemedim. Birisi de onu övmese şaşardım zaten!

"Ama benim özelliklerim çok daha fazla. Öyle değil mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Hevesli bir biçimde ona bakıyordum.

Bu sefer kaşları çatılan taraf o oldu. "Neden ona karşı bu kadar önyargı ile dolusun? Sürekli bir kıyaslama içerisindesin." Kollarını göğsünde kavuşturdu. Yüzünde sorgulayıcı bir ifade vardı. Tüm hevesim de keyfim de kaçmıştı. İlk önce içimdekileri ona söylememeyi düşündüm. Sonra ise buna benzer şeyleri onun da yaşamış olabileceği aklıma geldi. Nefesimi verirken tam göğsüme oturan o kocaman yumru eşliğinde konuştum.

"Herkes bana çok güçsüzmüşüm gibi ona çok güçlüymüş gibi davranıyor. Benim sahibim oymuş gibi her şeyi ona danışıyorlar." dedim durgun bir sesle. Gözlerim arkadaki duvara saplandı. İşte asıl hayatımın acı veren sebeplerinden biri. Bu ilk defa dilimden çıkacaktı. "Bana kötü davranıyorlar. Ona ise kutsal bir varlıkmış gibi." Bu dediklerim onun ince soluk dudaklarını iki yana açmasını sağladı.

"Peki Eleanor bunda onun suçu ne?" Kaşlarımı çattım. Gerçekten onun suçu var mıydı bu olanlarda? Bu kadar güçlü olmayı o mu istemişti? Herkesi kendinden korkutmayı o mu istemişti? Elbette o istemişti. Onlar güç için her şeyi yaparlardı.

Yaparlar mıydı?

"Biz bugün ne yapacağız?" diye sordum keyifsiz bir sesle. Her yerde karşıma Marcus çıkıyordu. Bu her konuda nefeslerimi boğazıma dizen bir konuydu. Tamamen kötü olduğunu söyleyemezdim. "Benim Marcus ile olan ilişkimi mi konuşacağız?"

"Sana güçleriniz denk dedim Eleanor. Yani birbirinize güç verebilirsiniz. Ben sana burada gölge yeteneklerini öğreteceğim ama daha da fazla güçlenmek tamamen senin elinde." Alayla güldüm. Onunla ben en fazla azılı düşmanlar olabilirdik. Kalbim onun yanındayken çok hızlı atıyor olabilirdi. Bunun sebebi tamamen oun yanındayken anlamsız bir panik dalgasına kapılıyor olmamdandı. Tüm nedeni buydu.

"Farkında mısın bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizden hazzetmiyoruz." Bu sefer alayla gülen o oldu. Göz kenarları kırışırken gerçekten eğleniyora benziyordu.

"Şimdi ipleri kalbin ve ruhun ele alsın. Onlar ne diyor bu hazzetmeme işine Eleanor?" Ukala bir tavırla bana bakıyordu. Soğuk gri gözlerinde alaylı parıltılar vardı. Bir şeyler bildiğinin farkındaydım ama o şeyler nelerdi hiçbir fikrim yoktu.

"Onlar da birbirimizden hazzetmediğimizi söylüyor." dedim düşünmeden. İnsanlar böyle yalan söylüyordu işte; Düşünmeden.
İkimiz de gözlerimizin içine bakıyorduk. "Bakmak istemezsen göremezsin Eleanor. Siyahı aramazsan karanlıkta kaybolursun."

"Hep bir bilinmezlik içinde konuşuyorsun dedeciğim. Ben bilinmezlik sevmem." dedim gülerek. Başını iki yana salladı.

"Marcus'a sana davrandıkları gibi davranma." İstesem de davranabiliyorum sanki... Göğsü derin bir nefes aldığını belirtircesine inip kalktı. Diliyle dudaklarını yaladı. Ölülerin nefes almaya ihtiyacı var mıydı? Bu düşünce ile ürpermeden edemedim. "Şimdi gelelim gölge olmaya. Sen bir gölge olarak her yönünü iyi kullanmayı bilmelisin lakin annen bir kurt adamdı. O yüzden her şeyden önce en iyi tarafına ağırlık vereceğiz. Bugün sana kurt adam hâline nasıl döneceğini ve ayrıca enerji yönetimini en iyi yönleriyle göstereceğim. Zaten dövüş konusunda çok iyisin. Bizim işimiz o dövüş tekniklerini bir kavgada nasıl enerjinle uyumlu hâle getireceğin olacak." İçimde heycanlı kıpırtılar oldu. "O hâlde başlayalım. İşaretin tam ortasına geç."

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now