BÖLÜM 17: GÜÇ

En başından başla
                                    

"Sen de ona diklenmiştin diye hatırlıyorum ben." Bakışları gerginleşti. "Üstelik benim dokunulmazlığım var."

"Bize göre var. Sana zarar verenlere göre yok." dedi Alissa gergin bir sesle. Gözleri Marcus'a doğru kayıyordu. Marcus'un gözleri ise bendeydi.

"Acaba ben de senin tekniğini mi uygulasam Marcus? Korkutma tekniği. Belki benden de korkarlar." Yandan bir kahkaha sesi geldi. Bu Sharon'a aitti.

"Senden mi korkacaklar?" dedi alayla. "Daha yaptığın tek bir şeyin arkasında bile duramayan, zarif, narin, patavatsız bu kızdan mı korkacaklar? Sen kendinde misin acaba?" Başını iki yana salladı. "Ben bile senden korkmuyorum. Çünkü kimseye bilerek zarar vermeyecek kadar insansın. Ve bu camiada tatlı kız, kimse insanlardan korkmaz. İnsanlar bizim yemek kaynağımız." Yutkundum. Doğruydu. Bile isteye kimseye zarar veremezdim. Ben o kadar acımasız değildim. En azından hak edenler dışında zarar veremezdim.

"Doğru." dedi Lauren sakin bir sesle. "Gölge olman herhangi bir şeyi değiştirmez. Sen hâlâ sensin Eleanor." Koltuğa, Sarah'ın yanına tekrar oturdum.

"Haklısınız." Omuz silktim. "Zaten gerek de yok. Marcus benim yerime herkesi korkutuyor." İçimdeki gülme hissini bastırmadım. Ben ne yaşıyordum? Oturmuş insanların benim ölüm ihtimallerimi konuşmasını dinliyordum. İnsanları nasıl kendimden korkutacağımı konuşuyordum. Kara büyüler, vampirler, kurt adamlar, halisünasyonlar, akıl oyunları... Bütün saçma sapan kavramlar başımın ortasında dönüyordu. En azından eskiden insan olduğumdan emindim. Şimdi dünya üzerinde yaşayan tek gölgeydim. Adımdan bile emin olmayacak raddeye gelmiştim. Beni sevmeyen insanların arasında oturup konuşuyordum. Sevilmediğim ortamlarda salise bile durmayan ben şimdi beni sevmeyenler topluluğunun ortasında durmuş ölüm ihtimallerimi tartışıyordum. Arkadaşım dediğim insandan yediğim kazıklar da vardı. Bu hayatta sahip olduğum tek kişiye de sahip olmadığımı bilirken şu an odamda hüngür hüngür uğradığım ihanet yüzünden ağlamam gerekiyordu lakin ben burada tüm bu olaylar karmaşası içerisinde kahkahalar atarak gülüyordum. Komikti. Yıllarca deli olarak anılmama sebebiyet veren bu varlıkların şu an karşımda benim ölüm ihtimallerimi tartışmaları komikti. Komikti. Beni sevmeyen insanların arasında kalabilmem komikti.

"Sonunda kafayı sıyırdı." diyen ses Lauren'a aitti. Kahkahalarımın arasında sesini zar zor duyuyordum. Kahkaham yavaş yavaş dinerken gözlerim sulanmıştı. Herkesin gözü bendeydi. Marcus hariç hepsinin dudağında hafif bir tebessüm vardı. Hatta Sharon'da bile. Ama Marcus sanki beynimden geçenleri biliyormuşçasına, kahkahamın sevinçten değil üzüntüden olduğunu biliyormuş gibi gözlerini bana dikmişti. Gözlerini benim ona bakmam ile çevirdi.

"Bu kadar zevzeklik yeter. Lauren ve Sharon siz çıkın. Kara büyüye yoğunlaşacağım." Böylelikle büyüyü onun başlatacağı mesajını herkese verdi. Dudaklarımı bastırırken içimde hafif bir ürperti vardı ama korkmuyordum. Ne de olsa üzerimde zaten bol bol kara büyü denenmişti. Üstelik düşününce Marcus ucunda ölüm ihtimalim olan bir şeyi benim üzerime denemezdi. Diğerleri evden giderken kaşlarım çatıldı.

"Evden mi çıkmaları gerekiyordu?" diye sordum şaşkınlıkla. Yani, neden evden çıkıyorlardı ki?

"Kara büyünün enerjisi dahi kötüdür. Üstelik kara büyü yaparken sana verdiklerinin karşılığında o da senden bir şey alır." Çatık olan kaşlarım havalandı. Gözlerimi büyüterek onlara baktım.

"O zaman neden bana bu büyüleri yapacaksınız ki?" diye sordum şokla. Bu tehlikeliydi. "Sizin için de tehlikeli olmalı."

"Bizim işimiz tehlike zaten Eleanor."

GÖLGE KANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin