1.Bölüm

3.2K 206 69
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Hakan: Selam Çağatay.

Çağatay: Selam Hakan.

Hakan: Nasılsın?

Çağatay: İyiyim şükür, sen?

Hakan: İyi ben de. Ya ben şey diyecektim. Hani bizim evin çatısı yapılacaktı ya. Tanıdık var demiştin.

Çağatay: Evet evet var.

Hakan: Babamla konuştum da, adamın numarasını istiyor.

Çağatay: Şöyle yapalım Hakan, ben zaten sizin dükkana yakınım.

Baban dükkanda mı?

Hakan: Yok namaza gitti camiye.

Çağatay: O zaman ben geleyim.

Baban gelince de hem tanışmış oluruz hem de şu işi hallederiz.

Ne dersin?

Hakan: Çok iyi olur ya.

Çağatay: Tamam ben birkaç dakikaya oradayım.

Bana bir çay söyle sen şimdiden :)

Hakan: Tamam :)

...

Telefonu önümdeki masaya bıraktım ve tam çay söylemek için dükkan telefonuna yöneldim ki, çaycı Bünyamin girdi içeri. Boş bardaklar için gelmişti.

"Hayırlı işler Hakan bey." dedi. Başımı salladım hafifçe.

"Sağol Bünyamin bey. Bize iki çay daha." dedim boşu uzatırken. Etrafa bakındı ve bana çevirdi bakışlarını.

"Size mi? İyi saatte olsunlar mı geldi? Ben senden başkasını göremiyorum da?" dedi. "Hayalet arkadaşlarına mı ikram edeceksin. Beş çayı partisi." dedi sırıtarak.

"Ahahay gülmekten karnım ağrıdı. Giderken yaptığın boşu da al gülüm." dedim. Çay bardağını alıp, elindeki saplı tepsiye koydu ve tepsiyi sallaya sallaya çıktı. O tepsinin içindeki bardaklar nasıl düşmüyordu hayret ediyordum. Kesin ip vardı.

Ben sıkılmış bir şekilde otururken, Çağatay girdi kapıdan.

"Selam bacanak." dedi gülümseyerek. Ben de ayaklandım. Benim de yüzümde gülümseme belirdi.

"Selam bacanak." dedim aynı şekilde. Masanın hemen yanında duran sandalyeye oturdu ve sohbete başladık.

"Kolay buldun mu dükkanı?" dedim. Başıyla onayladı.

"Buldum buldum. Zaten yemekte anlatmıştın ya, aklımda kalmış. Buralarda bir dükkana iş vermiştim de, sana da uğramış oldum." dedi. Başımla onayladım. O sırada da Bünyamin çayları getirdi.

Çağatay, tekstil işiyle uğraşıyordu. Bazı dükkanlara iş veriyorlardı. Biz de cep telefonu ve telefon aksesuar falan satıyorduk. Çaylarımızı içerken, sessizlik hüküm sürüyordu aramızda.

"Seni işinden alıkoymuyorum inşallah?" dedim Çağatay'a. Gülümseyip, başını olumsuz bir şekilde salladı.

"Yok ya zaten abim de var. O şu an fabrikada işlerin başında duruyor. Ben de öyle dağıtım olduğunda, dağıtıma çıkıyorum. Zaten aradım gecikeceğimi söyledim. Sorun yok yani." dedi. Ben de gülümseyip cevapladım.

"Tamam o zaman. Babam birazdan gelir." dedim ama emin değildim. Cami çıkışında arkadaşlarıyla sohbete dalmazsa gelirdi.

Yaklaşık yarım saat sohbet ettik Çağatay'la. Ama babam ortada yoktu. Kesin kahveye gitmişti arkadaşlarıyla. Akşama kadar da gelmezdi.

Ben gergin bir şekilde  saatime baktığımda, Çağatay'ın sesini duydum.

"Hamdi amca gelmeyecek galiba?" dedi. Tam cevap verecektim ki, babam dükkandan içeri girdi. Çağatay, babamı görünce ayağa kalktı. Babam, ellili yaşlarını geçmişti. Emekli olunca, bu dükkanı açmıştı. Ben de üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamayınca, burada çalışmaya başladım. Babam da emekliliğinin tadını çıkarıyordu.

"Hoş geldin baba." dedim. Babam, başını salladı hafifçe ve Çağatay'a baktı. "Bu benim arkadaşım Çağatay." dedim. Şimdi Beril'den bahsedemezdim. Çünkü annemle babam, nedense Beril'i sevmemişlerdi. Ben de, 'Evlenecek değilim ya.' diye düşündüğüm için takılıyordum ama gel gör ki, bacanağım bile vardı artık.

Babamla Çağatay tanıştılar. Çağatay, babamın elini öptü ve yerine oturdu. Babam da diğer sandalyeye geçti.

"Baba çatı onarılacaktı ya, işte Çağatay'ın tanıdıkları varmış. Sana bahsetmiştim ya hani?" dedim. Babam ağır ağır başını salladı ve Çağatay'a baktı.

"Evladım, sen adres ver bize en iyisi, bir görüşelim. Telefonla olmaz bu işler." dedi. Çağatay, başıyla onayladı ve bana baktı. Ben de hemen kağıt ve kalem verdim. Adresi yazdı.

"Adres, isim, soyisim hepsini yazdım." deyip, kağıdı bana uzattı. Kağıdı alırken ellerimi temas etti ama bir salise falan sürdü.

Daha sonra Çağatay kalkmak istedi ama babamın ısrarıyla biraz daha oturdu ve bir çay da babamla içti ve sohbet ettik. Yaklaşık yarım saat sonra kalktı Çağatay. Biz babamla kaldık.

"Bu çocuğu hiç görmedim ben. Nereden arkadaşın? İyi aile çocuğuna benziyor. Maşallah temiz yüzlü." dedi. Okuldan diye geçiştirdim.

Henüz bilmiyordum, geçiştirilmeyecek kadar önemli olacağını...

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

BACANAK (BxB)Where stories live. Discover now