"İyi tamam, öpüştük dün gece Ogeday'la."

Ufuk gözlerini kocaman açıp bana bakarken, Makbule önce bir çığlık atmış ardından da olduğu yerde zıplamıştı. Bir anda söylersem anlamazlar ve bu kadar büyük bir tepki vermezler diye düşünmüştüm. Ufuk'da belki biraz işe yaramış olabilirdi ama Makbule'de işe yaramadığı kesindi.

"Ne demek öpüştük ya, nasıl şimdiye kadar söylemezsin bunu? Kızım valla elimde kalacaksın sen benim. Ben sana her bokumu anlatmıyor muyum, sen niye bana anlatmıyorsun?" Makbule'nin isyanına ofladım. Bazen bazı şeyleri abartıyordu, niye seviştik demişim gibi tepki veriyordu ki?

"Söyledim ya işte şimdi," diye mırıldandım.

"Sadece öpüşmekle mi kaldınız yoksa devamı geldi mi?" Ufuk'un sorusuna ise yüzümü buruşturdum. Bu biraz özele girmiyor muydu Ufukçuğum?

"Ufuk iğrençsin ya, devamı falan gelmedi. Hem geldiyse de sana ne, bütün özelimi sana açmayacağım şu an burada."

"Geldi mi yani, doğru söyle."

Derin bir nefes aldım. Sabrımı zorluyordu ve iyi bile dayanmıştım. Normalde hiç sabırlı biri değildim ama Türkiye bana sabırlı olmayı da öğretiyordu. "Gelmedi canım, gelmedi."

"Ee sevgili misiniz şimdi siz? Ay kızım şok oldum ya. Senin çocuktan hoşlandığın belliydi gerçekten, tatilde hep ondan bahsettin başka kimseye bakmadın falan ama onun sana arkadaşça yaklaştığını düşünüyordum ben. Demek ki o da boş değilmiş baksana."

"Orası biraz karışık, sevgili olamadık galiba. Yani anladığım kadarıyla o sevgili olma konusuna pek sıcak bakmıyor." Aynı anda kaşlarını çattılar. Böyle bir tepkiyi beklediğim için yadırgamadım, onlar bana böyle bir şey söyleseler kuvvetle muhtemel ben de aynı tepkiyi verirdim.

"Ne demek sıcak bakmıyor? Seninle öylesine takılmak mı istiyor yani? Öpüşüp sevişeceksiniz ama bunun bir adı olmayacak, 'Nisa benim sevgilim,' demeyecek hiçbir zaman. Bunu mu istiyormuş beyefendi?" diye sordu Ufuk sinirle.

"Hayır. Böyle bir şey demedi, Ogeday böyle biri değil zaten. Ama ben de anlamadım ki, kafam karıştı. Benden aylardır hoşlandığını ama sevgili olmamamız gerektiğini söylüyor."

"Sevgili olmazsanız olmazsınız da, böyle olunca arkadaşlığınız da bozulmuş olur. Ona yazık olur yani. Ogeday çok komik bir çocuk, kafa birisi." Makbule'nin dediklerine başımı salladım. Bir anda modum düşmüştü.

Oysa dün gece Ogeday'ın evine ne umutlarla gitmiştim. Ne ummuştum, ne bulmuştum resmen. Aslında onun da benden hoşlanmasıyla umduğumu bulmuş sayılırdım ama sayılırdım işte. Sadece hoşlanmakla kalmasın, bir ismi olsun istiyordum. Bir isim koymadan onunla kafama göre bir şeyler yaşamak istemiyordum. Yaşayana saygım vardı ama ben böyle biri değildim.

Bir süre sonra konu değişti ve Ramo da geldi. Ufuk ona hemen konuştuklarımızın kısa bir özetini geçtiğinde o da en az Makbule kadar şaşırdı. Kendisi daha Ogeday'la bile tanışmamıştı ama Ufuk sağ olsun, ondan pek hoşlanmıyordu şimdiden. İkisi bir olup Ogeday'ı kaçıracaklar diye korkuyordum bazen. İnsanın üç yakın arkadaşından ikisinin erkek olması, başına böyle belalar açabiliyordu maalesef.

Çekimin ilk günü bittiğinde hava kararıyordu, Ramo çok yorulmuştu ve bir an önce kendini yatağa atmak istediğini söyleyip bizden ayrıldı. Ufuk da akşam yemeğine ailesiyle sözleştiği için o da oraya gitmek için ayrılmıştı. Makbule ile yalnız kalmıştık. Günün sonunda onunla yalnız kalmayı seviyordum. Oğlanların şamatası bazen başımı ağrıtıyordu. Bu yaşta kafam kaldırmıyordu onları, ileride nasıl dayanacaktım, hiç fikrim yoktu.

uzak yol. | ognisWhere stories live. Discover now