01-j

2.1K 188 90
                                    

Dondurmamın tam limonlu kısmını yalamak üzereyken yanıma oturan kişi sayesinde üzerime düşmüştü. Harika, artık güzel kareli beyaz pantolonumda sarı rengi de vardı.

"Ah üzgünüm biraz fazla mı sert oturdum?"

Sarı saçlı genç bana bende sarı saçlı gence bakıyordum, çocuk sorusunun cevabını almak istercesine kaşlarını kaldırıp başını sallamıştı. Dalgınlığımdan kurtulup "önemli değil." demek istercesine başımı sağa sola doğru sallamıştım ve tişörtüm ile pantolunu silmeye çalışmıştım.

"Hey bekle sırt çantamda ıslak mendil olmalı, hem tişörtün ile yapmaya devam edersen o da kirlenir."

Çocuk bir yandan konuşup bir yandan gri-mavi renklerinde ki çantasını açıp minik bi ıslak mendil çıkarmıştı ve ardından önümde diz çöküp nazikçe lekeyi silmeye başlamıştı. Sanki sessizlik onu geriyormuşcasına derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Tekrardan özür dilerim ve ismim Hyunjin,Hwang Hyunjin."

İsmi çok güzel ve hoştu ona yakışıyordu. Güneş ışığının vurduğu saçları onu daha da çekici gösteriyordu. Hyunjin lekenin iyice silindiğinden emin olduğunda kalkıp geri yanıma oturmuştu, hâlâ benden bi cevap bekliyordu sanırım ama elimden gelen bir şey yoktu onunla konuşamazdım. En azından ona kızgın olduğumu düşünmemesi için gülümseyip gözlerimi kırptım.

Hyunjin, uzunca bana baktı belli ki benden geri dönüş istiyordu. Şansını tekrar denemek adına konuşmaya başladı.

"Nasılsın?" biraz durdu ve cevap vermediğimi görünce tekrar denedi.

"Hava çok güzel, değil mi?" yine olmadı.

"Nerede okuyosun?" ve yine olmamıştı. Hyunjine sadece kafa sallamakla yetiniyordum ama onun için bunlar yeterli değildi, derin bi nefes alıp 'başka ne sorabilirim?' diye düşünmeye başlamıştı sanki.

"Aa şey umarım yanlış anlamazsın ama konuşamıyor musun? Yani bilmiyorum ya da konuşmak mı istemiyorsun? İstersen gidebilirim sorun değil yan-" tam konuşmasını devam ettiriceği sırada elimle telefon işareti yapıp onu susturmuştum.

"Ah telefon mu? Bir saniye çantamda olması gerek."

Tekrardan çantasını açıp karıştırmaya başladı. Telefonumun şarjı olmadığı için onun telefonunu istemek zorunda kalmıştım. Telefonunu bulup şifresini girdikten sonra bana uzatmıştı, nazikçe alıp notlar kısmına girmiştim ve yazmaya başladım.

"Konuşamıyorum. İsmim Jeongin, Yang Jeongin."

Aynı onun söylediği gibi ismimi de yazıp telefonu ona doğru uzatmıştım. Hyunjin, telefona biraz baktıktan sonra az önceki halinden daha başka bi şekilde bana bakıyordu. Sanki endişelenmiş ve üzülmüş gibiydi. Ona daha sıkı gülümsedim çünkü bana üzülüp, acımasını istemiyordum. Telefonu geri istedim, telefonu verirken önce gülümsememe karşılık verip dişlerini göstererek gülmüştü. Bu uzun zaman sonra gördüğüm en güzel gülümsemeydi.

Telefonu geri aldıktan sonra tekrar yazmaya başladım.

"İyiyim sen nasılsın?"

"Hava bu gün gerçekten çok güzel tam dondurma yemelik:D"

"Seul Lisesinde okuyorum."

Telefonu gülümseyerek Hyunjine uzatmıştım. İlk önce anlamamış gibiydi ama daha sonra az önceki sorularına cevap verdiğimi anladı.

"Ah bende iyiyim ayrıca bence de tam dondurma yemelik, bildiğim güzel bi dondurmacı var gitmek ister misin hem dondurma borcumu ödemiş olurum?"

Daha bir saat geçmemesine rağmen Hyunjin ile çok yakın arkadaş gibi hissediyordum, böyle bi insana kim hayır diyebilir ki? Tabii ki de teklifini kabul edicektim.

Hızlıca başımı salladım ve ayağa kalktım, Hyunjinde ellerini birleştirip"Harika!" diyerek zıplamıştı. Gerçekten böyle birinden nasıl aniden çocuk ruhu çıkabilmişti? Tatlı, çekici, yakışıklı kısaca mükemmel biriydi, kişiliği de aynı görünüşü gibi hoştu.

Birlikte parktan ayrılıp aşağı sokağa doğru yürümeye başlamıştık. Hyunjin yolda "Evet" veya "Hayır" denilebilcek sorular sorarak benimle sohbet ediyodu bende onun sorularına başımı sallayarak cevap veriyordum.

"Nerde oturuyosun Jeongin? Sitede oturuyosan evet, oturmuyosan hayır de."

Başımı evet anlamında sallamıştım. Hyunjin bu sefer site isimleri sormaya başlamıştı. Ve hiç birini tutturamamıştı, telefonu istiyceğim anda tekrar sormaya başlamıştı.

" Hmm o zaman Şu sizin okulun ordaki marketin arkasindaki siteyse evet, hankuk üniversitesinin yanındaki siteyse hayır."

İçimden şükür yarabbim diye geçirip başımı heycanla evet şekilde salladım.
Hyunjin gözlerini iyce inanmıyormuş gibi tekrar sorusunu sordu.
"Ciddi misin? Orda teyzem yaşıyor her zaman evine gidiceğimiz zaman zırlardım artık kendi isteğimle giderim."

İkimizde gülmüştük. Yürümeye devam ederken, nihayet dondurmacıya varmıştık. Dışarıdan çok büyük ve hoş bir görüntüsü vardı. Büyük camların içersinden bakılınca bile içeride çeşit çeşit dondurma ve dondurma süslerinin olduğu çok net bi şekilde gözküyodu. "Hadi gel girelim!" Hyunjinin heyecanlı bi şekilde içeriye girmesinin ardından bende onu takip etmiştim dondurmaların önüne geldiğimizde Hyunjin dönüp onun seçmesini mi yoksa kendim seçmek mi istediğimi sormuştu, elimle onu göstermiştim gülümseyip "Emin ol zevkim güzeldir, sende boş masa kap olur mu? Ayakta yemek güzel olmaz." demişti başımı sallayıp etrafa bakmaya başladım sonunda köşede, camın önünde bi masa görmüştüm. Hızlıca oraya gidip oturmuştum. Oturduğum yerden Hyunjin çok net gözüktüğü için onu izlemeye başladım, buraya sık sık geldiği belliydi çünkü çalışanlarla arası çok yakın gözüküyodu. Onlara son kez gülüp etrafa bakınmaya başlamıştı. Heralde beni arıyor diye düşünüp elimi sallamaya başlamıştım. Hyunjin sonunda beni görüp ellerinde iki dondurmayla yanıma doğru gelmişti, dondurmamı bana uzattıktan sonra kendisi de karşıma oturmuştu. Dondumam limonlu, çilekli , vanilyalı,  bol çikolata soslu, ve minik şeker parçacıklarından oluşuyodu. Hyunjin de kendine aynısından almıştı. Biraz dondurmayı inceledikten sonra tadına baktım, haklıydı ki zevki gerçekten güzeldi.

"Nasıl? Beğendin mi"

Tek elimle harika işareti yapıp gülümsemiştim.

"Sana demiştim, Hwang Hyunjin zevkini iyi bilir." Gülmüştü, ve gülüşü beni her zaman daha da sarhoş ediyordu. Neden bu kadar yakın hissediyorum hâlâ anlamış değildim, ama bundan rahatsızlık da duymuyordum.

Dondurmalarımızı yedikten sonra yürüyüşe devam ediyorduk. Hyunjin yine şekilli yollarla benimle iletişime geçiyordu. Bir anda Hyunjinin telefonu çalınca durup ona dönmüştüm.

"Bir saniye Jeongin babam arıyor, açmazsam  im dead."

"Ah sorun değil tabii ki açmalısın." demek istemiştim o an ama olmadı, yine sustum. Hyunjin telefonları kısa bir konuşma yaptıktan sonra üzgün bir şekilde geri bana dönmüştü.

"Jeongin, fizik dersim başlıyormuş, okullar tatil olunca unutmamak için mecburen ders alıyorum. Şimdi eve gitmem lazım, keşke akşama kadar durabilseydik ne güzel gezerdik birlikte." Hyunjin oflayarak başını eğmişti. Yalan yok bende üzülmüştüm ama gülümseyip elimi Hyunjinin omzuna koymuştum. Hyunjin de başını kaldırıp bana gülümsemişti ve biraz öylece durmuştuk. Sonrasında ise telefonunu istediğimi belli ederek ona bakmıştım, hemen anlayarak telefonu bana uzatmıştı. Ama bu sefer notlar kısmına girmek yerine rehber kısmına girerek telefon numaramı yazmıştım ve Hyunjine geri uzatmıştım. Hyunjin şaşkınlık ve mutluluk arasına bana bakınca benimde içimi bi mutluluk kaplamıştı.

"Tamam öyleyse akşam tekrar konuşuruz. Görüşürüz Jeongin."

Elimi sallayarak onun gidişini izlemiştim.

Görüşürüz Hyunjin

//sessizlik

sessizlik , hyuninOù les histoires vivent. Découvrez maintenant