14. Acımı Paylaşır, Acını Benimle Paylaşır Mısın?

En başından başla
                                    

Yağmur, "Alina!" dedi yine ama bu kez sesini yükseltmişti.

"Seni duyuyorum Yağmur," dediğimde sesim pürüzlü çıktı.

Baştan aşağı simsiyah giyinmişti. Kafasındaki şapkaya kadar... Onu böyle gören biri ilk bakışta şüphesiz hırsız zannederdi. Şapkayı başından çıkarınca açık kumral saçları sırtına döküldü. Şapkayı yere bıraktığı an elini alnıma bastırdı. Gözlerim kısılırken, "Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Ateşin var mı diye bakıyorum?" diye çıkıştı. Ardından etrafına şöyle bir göz gezdirdi, önce kırıp şarap şişesinde sonra saç tutamları ve makasta oyalanan bakışlarını bana çevirdi. Kınayıcı bakışlar ona yabancıydı, genelde insanlar ona böyle bakardı ama şimdi o bana, o insanların kendisine attığı bakışları yolluyordu. "Yırtıcı aradı, hasta olabilirsin diye seni kontrol etmemi söyledi."

Dudaklarım yukarı kıvrıldı. Neredeyse buna kahkaha atacaktım. Son sözlerinden sonra evi öfkeyle terk eden, dahası beni darmadağınık bir hale sokan o değilmiş gibi hala benim için endişelenir imajı çizmesi katlanılır gibi değildi. Ruh hastası benimle oynayıp, beni delirtmeye çalışıyordu ve şimdi kim bilir hangi kadının kollarındayken hala benim aklımı bulandırmaya çalışıyordu.

"Biraz işim çıktı, o yüzden geciktim," diye devam etti Yağmur kızgın sesiyle. "Ama en azından sen evi yakmadan yetiştim. Ateşin yok, muhtemelen hastalık seni kontrol etmem için bir numaraydı." Gözleri kısılırken yüzümü süzdü. "Siz ne yaşadınız kızım? Bu halin ne?"

"Bana içki alır mısın?" dedim onu duymamış gibi. "Kahrolası evde içkinin i'si yok! Son kalan şişe..." Gözlerimle aynanın kırık parçaları arasındaki şişenin parçalarını işaret ettim. "Bitti ve cezalandırıldı."

Birkaç saniye sessiz kaldı. Sonunda, "Alina," dedi yumuşakça. "Aranızda geçmişten kalan bir şeylerin olduğu belli. Nasıl, ne zaman bilmiyorum. Sizi bir arada gördüğüm anlar bile sayılı ama bu çok açık artık." Gözlerimi sonunda cam parçalarından ona çevirdiğimde onu bana değil omzumdaki dövmeye bakarken buldum. "Bu dövmeyi sende ilk gördüğümde bana şahinin Afşin, Ferman ve Merih'i temsil ettiğini söylediğini hatırlıyorum. Hatta sana, ben neredeyim o halde, diye sitem bile etmiştim." Gözlerini bana çevirdi. "Ama o şahin Yırtıcıydı değil mi? Şahini vurulduğun için sildirdiğini söylemiştin. Kurşun izi yüzünden... Ama sebep o değildi. Sen Şahini Yırtıcı gittikten sonra sildirdin."

Sessizce ona baktım. Yine geçmişin girdabı beni içine alırken sadece ona baktım ve o girdaba kapıldım.

Etrafıma bakınıp koridorda ilerlemeye devam ettim. Takip edilmediğimde artık emindim ama yine de temkinliydim. Siyah kapının önünde durup tekrar koridoru kolaçan ettim. Ardından belirli bir ritimle kapıyı çalmaya başladım. Son vuruşu yapamadan kapı hızla açıldı ve kavranan kolumdan içeri çekildim. Kapı kapandı, sırtım kapanan kapının soğuk yüzeyini buldu.

"Geciktin!" dedi Asil. Zaten ettiği tek kelime de bu oldu. Dudakları dudaklarımı bulunca gülümsemem yüzüme yayıldı ve kollarımı boynuna dolayıp onu daha da kendime çektim. Omzumdaki hafif sızı kendini belli etti ama onun dudaklarımdaki dudakları o kadar muhteşemdi ki hiçbir acı bunun yaşattığı mutluluğu silemezdi.

Yumuşak değildi öpüşleri. Başımı belaya sokmadığım an hep böyle tutku doluydu. Çok güzeldi, her dokunuşu büyülüydü. Aklımı başımdan alıyor, kim olduğumu dahi o anlarda unutturuyordu. Sanki o anlarda nefesim onundu, kalbim yaşamak için değil de sadece onun için atıyordu.

Geri çekildiğinde elleri yüzümü buldu ve yavaşça okşadı. "Geç kaldın."

Can sıkıcı bir nedeni vardı ama ona söylemeye niyetim yoktu. "Çok mu özledin?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

Balerin ve ŞahinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin