"Merak etme, bu akşam Kovuk'a gideceğim. Evde yapayalnız, deli gibi tablolarla konuşmana bakabilirsin." Kreacher'ın yüzünde gördüğü saniyelik rahatlamadan sonra, "Tabii evden çıkman ya da tablolar dışında birileriyle konuşman yasak. Bu da ayrıca emirdir."

Kreacher'ın salonu terk etmesiyle nefesini verdi. Bu ev cininden nefret ediyordu. Ona karşı içinden geçen düşünceleri Hermione duysa, onu kesinlikle çok kınardı. Saçlarını karıştırıp ayağa kalktı. Asasıyla etrafı temizledi. Vaktinin çoğunu salonda geçirdiği için çok kolay pisleniyordu. Buna rağmen merdivenlerden yukarı çıkmayı şiddetle reddediyordu. Yukarı çıkması her seferinde babasının odasına girip ağlamasıyla sonuçlanıyordu ve ağlamaktan çok yorulmuştu.

Mutfak tezgahının üstünde duran önceden açılmış şarap şişesinden kadehine doldurmaya başladı. Babası zulasını açtığını bilse kendisine çok kızardı. Sarhoş olmayı başardıysa sinirli bir Sirius hayal edip kolayca gülebilirdi.

Akşama Kovuk'a gideceğini hatırladığında kadehi bitirip bıraktı. Molly'nin karşısına iyi çıkmalıydı. Kötü gözükse onu hayatta salmazdı. Normalde çok da zayıf olmayan, ortalama vücudunun cılızlaştığını görse ağzına yemek tıkamak için uğraşırdı. Violet yemek yemek istemiyordu. Kokusu bile midesini bulandırıyordu. Remus'un getirdiği meyveleri yemek ona yetiyordu.

Duş alması gerekiyordu, temiz görünmeliydi. Zaten harap halde Harry'nin karşısına çıkıp onu daha da fazla üzmek istemezdi. Yukarı çıkmak üzere merdivenlere bir bakış attı. Yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladığında çok sevdiği(!) büyük annesinin tablosu konuşmaya başlamasın diye adımlarına dikkat etti. Yukarı çıkmaktan zaten haz etmiyorken üstüne onu çekemezdi.

Yukarıda geçirdiği süreyi de kısa tutmaya devam etti. Tekrar aşağı indiğinde derin bir nefes alarak mutfaktaki şömineye gitti. Remus bir yere gitmeden önce her zaman not alması için ona bir defter vermişti. Her daim yanında olamadığı için onu kontrol etmenin yolunu böyle bulmuştu. Gerçi Violet fazla yere de gitmiyordu. Sadece evin yakınındaki park ve markete... ve bazen de Godric's Hollow'a.

Sirius Black'in bedenini karış karış aramalarına rağmen en sonunda bulabildikleri tek şey bir asa olmuştu. Violet onu saklamak istemek yerine de gömmek isteyince Remus, Sirius'un defin işlemleri ile uğraşmıştı. Black aile mezarlığı yerine James Potter'ın yanında olmayı tercih edeceğini de bildiğinde Godric's Hollow'u seçmişti. Aynı zamanda orası Marlene Mckinnon'ın gömülü olduğu yerdi ve tabii ki tek ve biricik Cedric Diggory.

Defteri eline aldı. Son bir haftadır oraya hiç gitmemişti. Saate baktı, Kovuk'a biraz geç gitse hiçbir şey kaçırmazdı. Asası yardımıyla efsunladığı kalem ile sırasıyla Godric's Hollow ve Kovuk yazdı ve sonra cisimlendi.

Mezarlığın içerisine girip görmeye alışık olduğu taşları aradı. "Merhaba baba. Yine ben geldim."

Yere oturdu ve taşa dönük bir haftadır okuduğu her şeyi anlatmaya başladı. Konuşabileceği başka bir konu kalmamıştı ki. "İşte en son üçünün düğünü yapıldı. Madem mutlu sonla bitecekti, Lysander ve Hermia neden bu saçmalıkları çektiler anlamadım. Bu kitabı okusan sen kesin çok saçma bulurdun." Düşünüp ekledi. "Gerçi evde bulmuştum kesin okumuşsundur..." Tekrar asasını eline aldı ve toprağa doğrulttu. Minik bir menekşe çıkmasını sağladıktan sonra gülümseyerek, "Biraz annemle konuşmama kızmayacağını varsayıyorum. Cedric ile konuştuğum için de kızamazsınız, Bay Black ilgi her zaman sizin üzerinizde olamaz." Şakayla karışık söylediklerine gülmek istese de sesi gittikçe titremeye başlamıştı. Gözünden bir tane yaş aktığını fark ettiğinde hemen elinin tersiyle sildi.

"Yakın zamanda yine gelirim, baba." Ayağa kalktı ve son bir kez mezar taşına baktı. İyice yaklaşıp işaret ve orta parmağını birleştirip öptü ve taşın üzerine koydu. "Seni seviyorum, bunu unutma."

Violet BlackKde žijí příběhy. Začni objevovat