3. İLK ÖLÜM

Começar do início
                                    

Amaris beni kendine doğru çevirdi ve birkaç metre uzakta adımızı seslenerek yanına gitmemizi bekleyen Asher ve Destin'e doğru beni çekiştirmeye başladı. Önce yalpalayan adımlarımı kısa süre içerisinde toparladıktan sonra güçlük çıkarmayı bırakarak yönlendirdikleri yere doğru koşmaya koyuldum.

Etrafta bir sürü yanacak çalı çırpı, upuzun dalları olan büyük ağaçlar vardı. Yaprakların hepsi kuruydu ve bu yüzden yangının delirmişçesine hareket etmesi normaldi fakat yangının bizden daha hızlı ilerlediği gerçeğini düşünmeden edemiyordum. Yangının ateşi ağaçları yalayıp yutarken kalın gövdelerin üzerinde güneş gibi parlayan damarların çıkmasına sebep oluyordu.

"Ember nerede?"

Amaris'in sorduğu soru üzerine gözlerim, baktığım yerleri nihayet görmeye başladı. Birazdan yangına karışacak olan kuru yapraklar üzerinde koşturuyorduk ve dördümüzden başka birini göremiyordum. Herkes farklı yöne doğru koşturmuş olmalıydı ya da biz diğerlerinin gittiği yönden aksine ilerliyorduk.

Önümden koşan Asher adımlarını yavaşlatıp durunca ona çarpmaktan son anda kurtuldum. Asher nefes nefese etrafına bakarken Destin aceleci bir şekilde, "Durmayın!" diye bağırdığında Asher tel elini havaya kaldırarak onun susmasını söyledi. Ne yaptığını anlamıyordum ancak Asher alevleri seyretti, daha sonra adımlarını, daha demin ilerlediğimiz yöne değil de sağ tarafa doğru atmaya başladı.

"Bu taraftan, gelin!"

"Orada çok alev var!"

"Bana güvenin."

Hiçbirimizin bir başka yöne gitmenin daha iyi olacağını savunabileceğini düşünmüyordum çünkü gözümün görebildiği her yer cayır cayır yanıyordu. Asher bizi, birkaç metre ötesine karar geldiğimiz yangının arasından geçirerek ilerletirken, sağ tarafımın fazla sıcaklığa maruz kaldığını hissettim. Kolumu uzatsam, yanan bir ağacın gövdesine dokunabilirdim.

Yol gittikçe bayır aşağıya olmaya başladı. İçimden bir ses tepeye çıkmak daha iyi olabilirdi diyordu ancak bunu bastıran diğer ses, Asher'ın ne yaptığını bildiğini söylüyordu.

Ayaklarımız altında ezilen yapraklar ve dal parçaları, koşarken kulaklarımın kenarından bir kamçı gibi geçip giden rüzgârın bıraktığı seslere karışıyordu. Çevremdeki alevlerin ışığı gözlerimi kamaştırıyor, ciğerlerime zehirli dumanlar doluyordu. Başarabileceğimiz en hızlı şekilde koştuğumuzdan, birlikte olduğum üç kişi hariç hiçbir şey görüş açımda birkaç saniyeden fazla kalmıyordu.

Yangınla aramıza belli bir mesafe koymayı başarabildiğimizde, ormanın içerisinden bir çığlık koptu. Koşar adımlarım yavaşladı, diğerleri de benim gibi bu çığlığa kulak vermek için duraksadı. Aynı sesi bir kere daha duymayı bekledim ancak yangının alevler altına aldığı ağaçların çıtırtısından başka bir şey duyamadım.

"Nereye gittiğimizi biliyor musun?" diye sordu Destin, ikinci kez gelmeyen o çığlık yokmuş gibi davranarak.

"Hayır ama yangın aşağıya doğru daha yavaş ilerler." Üzerinde durduğumuz bayırın aşağısına bir bakış attı. "Oraya doğru ilerleyelim. Hem rüzgâr buraya ters."

Hepimiz, boyumuzu metrelerce aşan bu alevlere karşı o kadar çaresizdik ki sahip olabileceğimiz bu tek fikre kulak asmaktan başka bir şey yapamadık. Adımlarımızı dikkatli atarak fakat hız kesmeden bayır aşağıya ilerlerken Amaris'le ellerimiz birbirine tamamen kenetlenmişti.

"Su sesi duyuyorum!" Amaris'in heyecanla söylediği sözlerinden sonra birden dengesi bozuldu. Bastığı yerden kayarak kalçasının üzerine düştüğünde, onu yakalayabilmek için tuttuğum elinden çekmeye çalışmıştım fakat bu beni de olaya dâhil etmekten başka bir işe yaramadı. Onun gibi yere düştüm, ayaklarımla kendimi durdurmaya çalışsam da bunu başaramadım ve bayır aşağı birkaç metre yuvarlandım.

İLAHİ KUKLA OYUNUOnde histórias criam vida. Descubra agora