Yanağımdaki elini başıma bastırdı ve bana sımsıkı sarıldı.

Nasıl bir histi bu?

Yıllardır hayatında olan ama sadece birkaç haftadır yüzünü gördüğün bir adam, tüm hayatını aynı anda hem göz alıcı bir parlaklığa hem de hiç var olmamışsın gibi hissettiren bir karanlığa bürüyebiliyordu.

Bir daktilo gibi işleyen kalplerimizin sesleri söyleyemediklerimizi ruhumuza işliyordu.

"Sana sarılmadan durduğum her günün acısının tadı tam şu an, senin kollarındayken dilimi yakıyor."

Cümlesi nefessiz kalmama neden oldu.
Ellerim ürkekçe saçlarının arasına dolandı.
Beni kabullenmişti sonunda, bana yanındayken de dünyanın başka bir ucundaymışım gibi hissettirmeyecekti artık. İstediğimiz zaman sarılacak, öpüşebilecektik. Onunla uyuyup onunla uyanacaktım.

Eğer normal bir hayatımız olsaydı.

"Şimdi ne yapacağız?" dedim kokusunu içime çekerken. "Herkes bize bu kadar karşıyken, kurtulmamız gereken üzerindeki lanet mi? Yoksa dost gibi görünen bu insanlar mı?"

Elleri saçımdan bir parçaya dolandı ve onu nazikçe parmağına sarmaya başladı. "Kime güvenebileceğimizi bilemeyiz, bizimle olan insanların sayısı da bir elin parmağını geçmez." Sinirli bir şekilde güldü.

"Şansımıza uğraşmamız gereken çok insan var da, canımız sıkılmayacak. Sana bir şey göstereceğim. " Dedi cümlesinin sonunda heveslenerek. Onu hiç böyle görmemiştim. Hevesine ortak oldum ve onun yaptığı gibi aramızda biraz mesafe bıraktım. Elini damgamın olduğu koluma uzattı ve parmakları bileğimi kavrarken baş parmağıyla damganın başladığı yere baskı uyguladı.

Bir müzik sesi kulağıma dolarken beklemediğim için şaşırarak etrafa bakındım.

"Hala bu numaralara şaşıran biri olması ne güzel." dedi kıkırdayarak. "Sanırım en son beş yaşındayken bunu yaptığım zaman annemden şaşırma tepkisi alıyordum."

Bir an duraksadı. Daha önce bana hiç annesi hakkında bir şey söylememişti. Hoş, Tamay ile daha önce hiçbir şey hakkında konuşmamış sayılırdık. Birbirimizin yanında olup, bu kadar uzak kaldığımız için geçen onca zaman sanki asırlar kaybetmişiz gibi hissettiriyordu.

Konseyde gördüklerimi hatırladım. Ciğerlerim delinmiş gibi birden oksijensiz kaldığımı hissettim. Göz ucuyla Tamay'a baktığımda onun da az önceki cümlelerinden dolayı düşüncelere dalmış olduğunu gördüm.

Düşünmeyeceğim,dedim içimden. Buna inanmaya ihtiyacım vardı. Bizi neyin beklediğini biliyordum. Ve ne kadar az zamanımız olduğunu. Fakat Tamay bunu bilmiyordu.
Onun arkasından bu kadar sır taşıdığımı bilmiyordu.

Bilse yine de bana kalbini açar mıydı?

Düşüncelerde boğulmak üzereyken Tamay toparlanmış olmalı ki bileğimdeki hareketini sürdürmeye başladı.

"Dikkatli izle."dedi odaklanarak. Beni o düşünce dehlizinden kurtaran sesine sıkıca tutundum ve bakışlarım damgama gitti.

Parmak ucuyla yaptığı zarif hareketler kolumda farklı bir his oluşturdu. Derime işlenmiş damganın çizgileri rengarenk olmaya ve birbirinin içinden geçen inanılmaz bir görsel şölen oluşturmaya başlamıştı. Kulağıma dolan müziğin notaları, birer rengi sahiplenmişti ve orkestra o renkleri kolumdaki desende çalıyordu.

Büyülenmiş ve biraz da korkmuş şekilde parmak ucumla damgamdaki kuşlardan birine dokundum. Tamay gülümsedi. Ve tüm renkler parmak ucumun etrafına toplandı.

LAHZAWhere stories live. Discover now