1. Bölüm - Dokuz Bulutlu Rüya

709 46 11
                                    

Youngro derin bir soluk aldıktan sonra paragrafın ilk cümlesini üçüncü kez okudu.

Rüya ve dünyanın iki ayrı şey olduğunu söylüyorsunuz ve bunun nedeni henüz rüyadan uyanmamış olmanızdır...

Kendi rüyalarını düşündü. Geceleri doğru düzgün uyuyamıyordu ancak sık sık gündüz düşleri görüyordu... Bazen yanından geçen bir bisikletin zincir sesini duyduğunda bile kafasının içinde kurduğu dünyanın içine düşüveriyordu. Kısa bir an, o bisiklet yanından geçip gidene kadar, yalnızca kısa bir an için kurduğu hayalin içinde mutlu olabiliyordu.

O bisiklet yanında duruyor, bisikleti süren uzun boylu genç adam inip yanına geliyordu.

"Geç kaldım, özür dilerim..."

Adamın sesi kulaklarında çınladığında Youngro cevap vermekten alamıyordu kendini.

"Önemli değil, geleceğini biliyordum."

Yine kendi kendine konuştuğunu fark ettiğinde gülümsemesi soldu. Sayfanın kenarını katladıktan sonra kitabı çantasına koydu. Su yeşili atkısını boynuna sarıp çıkmaya hazırlanırken, geçen yaz kafede çalışmaya başlayan güler yüzlü garson kıza el salladı.

"Kahve çok güzeldi, teşekkürler Sora."

"Görüşürüz unnie!"

Youngro hafifçe başını salladı ama belki de bu kızı son görüşüydü.

Kangmoo zamanla acının hafifleyeceğini söylediğinde ona inanmak istemişti ama öyle olmadı. Her köşe başında bir anıya takılıp tökezlemekten, kendisine gerçekleri hatırlatmak zorunda kalmaktan yorulmuştu. Onu bu şehre bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Eğer Sooho'nun son arzusunu yerine getirmek istiyorsa gitmek zorundaydı, başka çaresi yoktu.

Kafeden çıktıktan sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Rüzgar çok sert esiyordu. Ellerini cebine koyduktan sonra yüzünü atkısına gömdü. Köşeyi dönmek üzereyken birisi arkasından ona seslenmişti.

"Eun Youngro!"

Youngro arkasına döndüğünde kafenin karşısındaki kaldırımdan kendisine bakan Avukat Young'u gördü. Babasının idamından beri adamı hiç görmemişti ve hiç de görmeyeceğini umuyordu. Bay Young koşar adımlarla karşıdan karşıya geçip kendisine doğru gelirken durup bekledi.

"Ah, nihayet! Günlerdir sizi arıyordum..."

Adam yanına ulaştığında soluk soluğa kalmıştı.

"Merhaba," dedi Youngro. "Bir sorun mu var?"

Kısa bir an duraksadıktan sonra devam etti. "Babamla ilgiliyse duymak istemiyorum."

Avukat Young hızlıca başını salladı.

"Hayır, hayır. Sizinle konuşmam gereken birkaç şey var. Biraz vaktiniz var mı? Şurada bir kafe var, dilerseniz oraya oturalım."

"Uzun bir mesele mi? Burada konuşamaz mıyız?"

"Maalesef. Aceleniz varsa başka bir zaman görüşebiliriz. Lütfen bana bir iletişim adresi bırakın. Yurdu aradım ama artık orada kalmadığınızı söylediler. Nerede olduğunuzu bilen pek kimse de yoktu. Yurttan bir kız, kâküllü, adı neydi?"

Bay Young, Youngro'nun sıkılmaya başladığını gördüğünde muhabbeti kısa keserek sözlerini tamamladı. "Her neyse... Burada olabileceğinizi söyledi tesadüfen. Yoksa sizi bulamayacaktım."

"Anladım," dedi Youngro. Konuyu hiç merak etmiyordu ama Avukat Young'un yakasından düşmeyeceğinden emindi. Adama kaldığı yerin adresini de vermek istemiyordu. Artık onlara güvenmiyordu, babası gibi adamlara...

SNOWDROP: Happy Ever AfterOnde histórias criam vida. Descubra agora