Başımı ona doğru çevirdim. Evet o hastanedeyken bende bırakıp gidememiştim ama ben böyle yorgun değildim.

"Gidemedim ama."

"Aması yok işte. Sen buradaysan bende buradayım."

"Peki." Diyerek kabul ettim en sonunda. Ne kadar ısrar edersem edeyim gitmeyeceğini biliyordum ama şansımı denemiştim işte.

"Hadi uyu sen."

"Uykum yok." Dedim.
Zaten zar zor uyumuştum, uyanınca tekrardan uykum dağalmıştı.

"Ama uyuman gerekiyor doktor hanım."

"Uykum yok Ercüment." Dedim tekrardan.

"Benim de yoktu ama sen beni uyku ilacı verip uyutmakla tehtit etmiştin hatırlatırım." Deyince bakışlarımı kaçırdım. Evet öyle şeyler olmuştu ama geçmiş gitmiş zaman canım ne önemi var.

"O başka bu başka."

"Hiç lafı değiştirmeye çalışma, gayette aynı."

"Of tamam uyuyacağım ama sende uyuyacaksın."

"Tamam bakarız."

"Ercüment!"

"Tamam. Önce bir yüzümü yıkayayım." Dedi ve odanın içinde ki lavaboya girdi.

Başımı yastığa koyup tavanı izlemeye başladın. Sanki Ercüment'i görünce bütün ağrılarım gitmişti, yaralarım birden iyileşivermişti.

Sevmek gerçekten böyle bir şey miydi? Tek bir bakış, bir kere görmek yetiyor muydu insana? Yetiyormuş gerçekten. Ercümentten önce bilmiyordum böyle olduğunu. Onunla birlikteyken çok şey öğrenmiştim. En önemlisi insan birini kendinden bile çok sevebiliyormuş. Birini kendinden bile çok düşünebiliyormuş. Biri için hayatında hiç korkmadığı kadar korkup, hiç endişelenmediği kadar endişelenebiliyormuş. O büyük aşklar sadece masallarda değilmiş. Gerçek hayatta da öyle güzel ve büyük bir aşk yaşamak mümkünmüş ben bunu Ercüment sayesinde öğrenmiştim...

"Uyanıksın hala?" Dedi lavabodan çıkan Ercüment.

"Çağan nerede?"

"Eve gönderdim."

"Eve mi gönderdin?" Diye sordum.

"Evet."

"Neden?"

"Ben burada olduğum için hem yorulmuş zaten çocuk ayakta zor duruyordu gitsin dinlensin biraz." Dedi. Haklıydı, Çağan'da dünden beri ayaktaydı bir dakika bile yanımdan ayrılmamıştı. Gerçekten onun hakkını nasıl öderdim bilmiyorum. Sadece bu konuda değil her konuda yanımdaydı, ne olursa olsun bir kere bile yalnız bırakmamıştı beni.

"Hadi kapat gözlerini, hadi."

"Ninni de söyle istersen Ercüment?"

"Yok. Yani boru gibi sesimle ninni söylersem bu seni uyutmaz aksine uykunu kaçırır." Deyince güldüm. Gülünce dikişlerim acımıştı, ister istemez yüzümü buruşturdum.

"Bir şey mi oldu?" Diye sordu hızla.

"Hayır."

"Doğru söyle."

"Ercüment tamam hadi uyuyalım." Dedim pes ederek. "Uyu hadi." Dedi koltuğa otururken. Kollarını önünde bağlayıp bana bakmaya başladı.

Hafifçe ona doğru döndüm. Bir kolumda damar yolu diğer kolumda askı olduğu için tam olarak yana dönemiyordum.

"Ne?" Dedim dik dik bana bakarken.

"Bir şey yok."

"Neden bakıyorsun o zaman?"

Müptela | TamamlandıWhere stories live. Discover now