''Şeceremi mi çıkaracaksın kardeş?" Ses tonu baskın ve korkusuzdu. Kendisine acemi bir öfkeyle gelen adama sakin bir üstünlük kurmanın peşindeydi. "Diyarbakırlıyım. Hayırdır?'' Tek kaşını kaldırarak kafasını sorar gibi salladı.

''Bana bak, burayı kendi meskenin sanma. En ufak bir hareketinde ümüğünü sıkarız.'' Mahir sinirle güldü.

''İneriz." Dedi kinayeli kinayeli. "Ayıptır sorması, kimsin oğlum sen?" İyice dibinde biten adamla yumruklarını sıktı. "Ümüğümü sıkacakmış, yarrağıma bak hele.'' Yürek yediğini kabul ediyordu ama kanı kaynıyordu. Bir erkeğin bam teli, gururun zedelenmesidir, ondandır ki tam şu dakika kendilerine doğru gelen gruptan dayak yiyecek dahi olsa geri adım atmamıştı.

Etrafını saran dört kişi, karşısındaki adamın dediği gibi boğazına yapışmaya hazır bir şekilde kavgaya girişeceklerdi ki, gür bir ses koridorun başından bağırdı.

''Turan reis geliyor!'' Kendisini ablukaya almış beş adam hiçbir şey olmamış gibi Mahir'den uzaklaştığında, Mahir az önce tek tük olan koridorun şimdi kalabalık olmasıyla, bu milletin kavgaya olan merakını bir kez daha kendi gözleriyle görmüştü.

Mahir'in ela gözleri, diğerleri gibi koridora yöneldiğinde, köşenin başından görünen bedenle yumruk yaptığı ellerini gevşetti bilinçsizce. Okulun reisiydi gelen, Turan reis...

Bedenini saran beyaz bir gömlek, gömleğini içine koyduğu siyah keten pantolon, kaşe mont ve  yeni bırakmaya başladığı ülkücü bıyığıyla namını duyuran bir endamla ilerliyordu esmer genç. Sol elinde üç hilalden oluşan bir yüzük, sağ elinde ise kehribar renginde bir tespih vardı. Kara gözleri sertti ve yeri döven adımlarıyla bir bakanın bir daha baktığı bir heybetle ilerliyordu kendilerine, yalnız başına.

''Ne oluyor burada?" Tok sesi sakin gibiydi ancak baskındı. Mahir'in yanındaki adamları mum gibi yapan bir tonlamaydı bu, ancak ela gözlü olan bu baskın auraya yenilmeye niyetli değildi. O yüzden kafasını dik tutarak, hala kendisine dönmeyen kara gözlere bakıyordu.

''Abi, bu Kürt'ü nazikçe uyaralım dedik de bizimle atarlı giderli konuşuyor burayı kendi ahırı sanmış sanırım." Lacivert gömlekli genç kendisini aşağılayarak konuştuğunda Mahir içinde büyüyen öfkeyle gözlerini reisten çekip büyük bir tiksinti hissettiği adama çevirdi.

"Allah kimseye, eksik karakterini ilkokul çocuğu gibi laf sokmayla kapatmaya çalışma ezikliği vermesin." Dedi dişlerinin ardından. "Ben aldım uyarımı, inşallah sen de almışsındır."

Turan'ın üzerindeki bakışlarını hissedebiliyordu ama dönüp bakmadı, genç adamın sessizce beklemesi neye alametti bilmiyordu ancak lafın altında kalmayı sevmezdi. Hele ki onca kişinin arasında.

"Senin o ağzını siktiğimde de böyle cesaret timsali olacakmışsın amına koyduğumun yavşağı!" Kendisine atılan adamla sendelese de yerinden kıpırdamadı, boğazındaki elleri tutup ters çevirmeye çalıştığında ortalık bir anda kargaşaya dönse de tek bir ses yetmişti duraksamalarına.

"O ellerinizi birbirinizin üzerinden çekmezseniz-'' Mahir bir elleri arasında bileklere bir de reise baktı, duraksarken neden komuta uyan fino köpeği gibi olduğunu anlamamıştı. Turan devam etmemişti çünkü lacivert gömlekli çocuk Mahir'in kendisini serbest bırakmasından sonra sıyrılıp çıkmıştı aradan. "Mustafa," Turan gözlerini ela gözlerden çekmeden seslendi Mahir'e sataşan çocuğa. "Kafeteryaya git bekle beni." Mustafa yanındaki arkadaşlarına soran gözlerle baktığında, genelde toplum içinde öfkeli yanını göstermeyen reisin ne zaman sinirlense söylediği şeyi duyduğunda, ne yapacağını bilmeyerek dikildi hala. Turan derin bir nefes alıp gözlerini kapatmış, bir saniye geçmeden tekrar açmıştı. "SAĞIR MISIN İT!" Yüksek çıkan ses tonu koridorda yankılanırken Mahir'in kalbi gümbürdedi bir an. Böylesine bir ses tonu beklemiyordu ve herkes gibi o da irkilmişti istemsizce.

KUMRAL (GAY)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα