#2

1.5K 164 49
                                    

"daha iyi misin?" baji'nin sorusunu cevaplamak yerine elime tutuşturduğu su şişesini açıp bir yudum aldım. bir gündür hiçbir şey yememiştim ve midem kazınıyordu. ama takemichi gözlerini açtığında burada olamazsam diye ayrılamıyordum odanın önünden.

hanagaki-san da benden farklı değildi. gözleri hep oğlundaydı. eli penceredeydi, gözü hep yaşlıydı.

"benim oğluma kim niye yapar ki bunu?" dedi kısık bir sesle. sesi, çok ağladığı için kısılmıştı. boğazım düğümlendi. elimdeki şişeyi istemeden sıkınca su, sıçrayıp üzerimi ıslattı. "o masumdur. kimseye zararı yoktur onun."

yavaşça ayağa kalktım ve hanagaki-san bu tarafa bakmıyor olsa bile çokça eğilip bir süre bekledim öylece. doğrulduğumda şaşkınlıkla bana baktığını gördüm. tek bir kelime bile söylemeden hızlı adımlarla uzaklaştım oradan. benim yüzümdendi. bunun tek suçlusu bendim.

"takemichi uyanmış." yemem için bir şeyler hazırlayan emma aynı zamanda konuşuyordu da. "seni sormuş biliyor musun? draken, bunu ona yapanları aradığını söylemiş."

"bunu ona yapan benim."

"hayır mikey!" yanımdaki sandalyeye oturdu. kızgındı. "kendini yeterince suçladın, yeter bu kadar. gidip takemichi'yi görmelisin. emin ol sadece kendini değil onu da cezalandırıyorsun."

"eğer onu hiç zaafım haline getirmeseydim..." boğuk çıkan sesim hiç umurumda değildi. gözlerim dolu dolu devam ettim konuşmama. "o orospu çocukları benden intikam almak için onu kullandılar. benim yüzümden ölümle burun buruna geldi. nasıl bakacağım yüzüne emma? ha, nasıl..?"

iki hafta sonra takemichi tamamen iyileşti ve okula döndü. ilk işi yanıma uğramaktı. neden yanına gelmediğimi değil, iyi olup olmadığımı merak ediyordu...

"yok bir şeyim." kendimden hiç bu kadar nefret etmemiştim. ilk defa ona karşı böylesine soğuk ve donuktu ses tonum. fazla şaşırmış ve başka bir şey söyleyememişti. ona fırsat da vermedim zaten. arkamda bıraktım, tuvalete gidip bir kabinde sessizce ağladım.

"mikey," okul çıkışında yanıma gelip çekinerek ismimi söyledi. "birlikte dönelim mi?"

başta reddedecektim onu ama yolda başına bir şey gelir korkusu ile yapamadım. başımı usul usul salladım onaylayan biçimde.

yan yana sessizce yürürken aniden durdu ve kolumu tuttu. "neden böyle davranıyorsun?" diye sordu.

"nasıl davranıyorum?"

"soğuk..."

"ben hep böyleydim." kolumu ondan kurtardım. "karşıya geçeceğim ben. buradan sonra tek başına gidebilirsin galiba." yaya yoluna bir adım atmışken durup tekrar ona baktım. "eve ulaştığında bana mesaj at."

mesafe... # takemikeyWhere stories live. Discover now