7. En Sevdiğim Şarkı

Start from the beginning
                                    

Ufak araştırmam sonucunda da onun hakkında fazlasıyla bilgiye sahip olmuştum. Güzel bir üniversitede güzel bir eğitim almıştı Pembe. Edindiğim birkaç videosunda da dans ederken nasıl mutlu olduğunu görmüştüm. Daha önce iki dans okulunda da çalışmış ve sevilen bir eğitmen olmuştu. Sonra ise hepimizin belasını veren o lanet duyguyla tanışmıştı.

Aşk...

Ve o aşk onu neredeyse hayatından ediyordu. Kısa süre içinde evlendiği ama insan bile denemeyecek şerefsiz herif onu daha evliliklerinin ikinci ayında sırf aynı yerde çalıştığı bir eğitmenle okulun kantininde bir şeyler içtiğini gördüğü için hastanelik etmişti. Uzun bir süre hastanede kalmıştı ama iyileşme süreci sonrasında işine geri dönememişti. Çoktan okul tarafından işine son verilmişti. Olay okulun içinde gerçekleşince elbette olabilecek nihai sonuç buydu.

Pembe buraya geldiğinde bile bir evi yoktu. Bir arkadaşında kalıyor, aynı zamanda kocasından saklanırken hayatını da geri kazanmaya çalışıyordu çünkü psikopat herif onu bulduğunda öldüreceğini her yerden iletiyordu. Bunu bu denli rahatça dile dökmesi Pembe'ye yaptıklarına hatta onun polise tüm şikayetlerine rağmen hala sokaklarda serbestçe geziyor olmasındandı. Ne derlerdi, geç gelen adalet, adalet değildi. Pembe öldükten sonra o şerefsiz içeri atılsa ne olurdu ki?

Nefes alacak mıydı? Evet.

Ara sıra da olsa gökyüzünü görecek miydi? Evet.

Yemek yiyecek, kana bulanmış elleriyle belki çay bile içecekti ama Pembe bir daha bunların hiçbirini yaşayamayacaktı.

Peki şerefsiz herif ne diyecekti soranlara? Ne anlatacaktı?

'Namusumu temizledim!'

İnsanın şey diyesi geliyordu. Şey... Ah, insanın ne çok şey diyesi geliyordu da...

Pembe'nin söylediği beceriksiz küçük yalanlar ise sadece işe alınmayacağına dair korkusundan saçmalamalarıydı. Çok yalan söylemeyen biri olduğunu böyle anlamıştım çünkü o gün söylediği hiçbir şey profesyonel bir yalancının söyleyeceği türden yalanlar değildi. Elbette bunu sadece profesyonel yalancılar anlardı.

Mesela ben.

Onu bir şartla işe alacağımı söylediğinde gözleri mutlulukla parlamıştı. Ta ki isteğimi duyana kadar... Yaşadığı her şeyi bana ayrıntılarıyla anlatmasını istemiştim. Bu işe öylesine ihtiyacı vardı ki kısa bir tereddüttün ardından önce yalanları, sonra ise yaşadıklarını ağlayarak anlatmıştı. Onu dinlemiştim, onu anlamıştım ve ben de ona ihtiyacı olan o hayatı vermiştim.

Artık güzel bir evi vardı, güzel bir arabası ve mezarda bir kocası...

Adam bir gün evinde ölü bulunmuştu. Banyoda ayağı kaymış...

Ne talihsizlik!

İnsanın yine çok şey diyesi geliyordu böyle durumlarda. Mesela, kime niyet kime kısmet. Ya da, ateşin bol olsun be pezevenk.

"Sen iyi misin?" dedi Pembe endişeli gözlerle. "Biraz solgun görünüyorsun."

"Sabah başını çarptı," dedi Asil gözlerini dergiden çekmeden. "Banyoda ayağı kaydı."

Pembe irkilirken ben içimden Asil'e birkaç küfür gönderdim. "Ke-kedim demiştin," dedi azalan sesiyle.

"Endişelendirmek istemedim. Önemli bir şey değil zaten," dedim hemen. "Ufak bir kaza işte."

Pembe başını dalgınca salladı, sonra bir şey fark etmiş gibi yere çevirdiği gözleri önce beni, sonra Asil'i buldu. Dudakları yine şaşkınlıkla aralanırken, "Siz..." dedi. "Aynı evde mi yaşıyorsunuz?"

Balerin ve ŞahinWhere stories live. Discover now