Aynı gün içinde beş telefon çağrısı aldım. Mülakat yapacağımı söylediğimde dördü onlarla taşak geçtiğimi düşünmüş ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Sadece biri beni ciddiye almıştı. İşletme son sınıf öğrencisi olan Jeon Jeongguk. Altın çocuk.
Ondan bir özgeçmiş bile istemiştim. Resmen alay ediyordum fakat o bunu anlamıyordu, hayatımda gördüğüm en ciddi insandı. Bir kere gülümsese ölecekti sanki. Gerekmediği sürece konuşmuyordu. Ağzından cımbızla kelime alıyordunuz. Tüm gününü staj yaptığı üst sınıf şirkette geçiriyordu ve sadece Seoul'ün merkezinde yer alan bir ev arıyordu. Harika bir ev arkadaşı olacaktı. Ortak arkadaşımız Hoseok'tan tüm duyduklarım bunlardı.
"Hoş geldin," derken, gözlüklerimi düzelttim ve camların altından onu şöyle bir süzdüm. "Mesajlara dört saat sonra cevap veren süper yoğun birinin mülakata da geç kalacağını düşünmüştüm."
Takım elbiseliydi. Şaka yapmıyorum, işletme sınıfı utanmasa okula eşofmanla gelecekken o sabah sekiz dersine bile jilet gibi giyinerek, saçlarını jöle ile geriye tarayarak ve iş çantası taşıyarak geliyordu. Gülmek istiyordum ancak o istifini bile bozmadan ceketini çıkarttı, ardından önümde saygıyla eğildi. Suratında mimik bile yoktu.
Elinde tuttuğu ceketi sandalyesinin arkasına astıktan sonra karşıma oturdu. Karşımda bir robot varmış gibi hissediyordum çünkü gözlerini dahi gerekmedikçe kırpmıyordu. "Hoş buldum," dedi, sesi epey erkeksiydi. "Mail atmış olsaydın daha hızlı dönerdim. Diğer uygulamaları aktif kullanmıyorum. Ayrıca, hiçbir mülakata geç kalmam."
Rekor. On yedi kelime.
Anlıyorum, der gibisinden elimi salladım. Vakit kaybetmek istemiyor gibiydi, iş çantasını dizlerinin üstüne çekip içinden şeffaf bir dosya çıkardı ve önüme doğru ittirdi. "Özgeçmişim burada. Aşı kartım, adli sicil kaydım, sağlık raporlarım ve diğer her türlü bilgi de burada yer alıyor."
Uzun konuşmaya alışık olmadığından soluklandı, fakat bu kısa sürdü. Gözleri gözlerime uzunca odaklandığında, bunu ilk defa yaptığını fark ettiği için kaşlarını çattı. Daha sonra kendine geldi ve eksik cümlelerini tamamlamaya devam etti.
"Aynı şekilde senden de bir dosya getirmeni rica etmiştim ama ciddiye almış gibi gözükmüyorsun. Senin yapmayacağını tahmin ettiğim için ikimiz adına bir kontrat hazırladım," dosyanın içinden bir A4 kağıdını öne çıkardı. "Maddeleri dikkatli okuyup imzalamanı rica edeceğim. En yakın zamanda özgeçmiş bilgilerini de bana mail at. Tanıştığıma memnun oldum Taehyung."
Gülümsemek için yüz kaslarını zorladı ancak bu onun için çok zor olmalı ki öylece kasıntı bir ifadeyle suratıma baktı. "Umarım bir sorun yaşamayız."
Tam anlamıyla şok olmuştum, onu okulumuza yakın bir kafeye çağırırken ve bilerek buluşma saatinden yarım saat önce sandalyelerden birine yerleşirken bunları tahmin etmemiştim. Kuruyan boğazımı rahatlatmak için suratımdaki şaşkın ifadeyi silmeden limonatamdan bir yudum aldım.
"Bunlar biraz fazla değil mi?"
"Öyle olduğunu düşünmüyorum."
"Yani," derken, karşımda sürekli bileğindeki saati kontrol eden ve henüz 22 yaşında olan, bu yüzden de takım elbisesi içinde komik gözüken çocuğu gözlerimi kırpmadan izliyordum. "Aşı kartı da neyin nesi Jeongguk? Kuduz falan değilim ya."
"Bunun garantisini veremezsin. Aynı bardakları kullanma ihtimalimizi de göz önünde bulundur."
"Kuduz değilim."
"Ne güzel. Adına sevindim. Bunu yazılı belge ile görmem de kendi adıma sevinmeme neden olacak."
Ondan kesinlikle nefret etmiştim. Kusursuz diksiyonunu bozmak için çenesine doğru bir yumruk savurmak istiyordum. Bu ucubeyle aynı evde kalmak ruh sağlığım için tehlike arz ediyordu. "Psikoloji bilgilerinin doğru olduğundan şüpheliyim," dedim, kağıtları onun önüne iteklerken. "Bence kesinlikle mental sorunların var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible string
Fanfictiontaehyung'un yeni hobisi, takıntılı ev arkadaşı jeongguk'a, birlikte yaşadıkları 2+1'i dar etmek.
