Anneannemle konuştuğumuzda Ares'in bahçe işlerinde ona yardım ettiğinden bahsetmişti. Beraber seraya ektiklerimizle ilgilenip toplamışlar, bahçeyi yeni çiçeklerimizle süslemişlerdi. Anneannem, Ares'in kendisiyle konuşmaya çalıştığını bunu bakışlarından anladığını ama konuşacak kadar cesareti olmadığından, en azından şu an o cesareti kendinde bulamadığından bahsetmişti. Ares, anneannemle ne konuşmak istiyor bilmiyordum ama anneannem insanları izleyip onları okumak konusunda herkesten iyiydi, bu söylediği de aklımın bir köşesine takılmıştı.

"Eflatun topraklarına girmiş bulunuyoruz Yakut, artık rahat edebilirsin."

Solumda şoför kısmında oturan Dila Hoca'nın takılışıyla yanaklarıma ateşten yağmur damlaları düşerken utançla ona baktım. "Hocam sizde arkadakilere uydunuz aşk olsun, küseceğim."

"Küsme bebeğim, onlar eğleniyorlar ben ise ilk kez gördüğüm Yakut'un tadını çıkartıyorum."

"Hocam sizin ilk kez gördüğünüz her şeyi bizde ilk kez görüyoruz ama bu kadarı da fazla." Nazlı gülerek koltuğumun kenarına yaslanmış bize bakıyordu. "Şapşal aşığa döndü, biz ilk zamanlarımızda böyle değildik."

Onu azarlamak için dudaklarımı aralamıştım ki Dila Hoca gülerek, "Haklısın," dedi. "Siz ilk anınızdan beri kavga ettiğiniz için bu halleri yaşayamadınız tatlım."

Kahkaham arabanın içinde yankılanırken Nazlı pes ederek geri çekildi ve bu sefer İrem öne eğildi.

"Doğu ve beni geçtiler ama hocam."

"Sen hiç konuşma canım." Dila Hoca dikiz aynasından gülümseyerek ona baktı. "İlk dönem derslerde göremiyorduk seni, hem Yakut'un sonunda bu duyguyu tatması çok güzel."

"Hocam Yakut'un şapşallığını boş verelim de siz bahsedin Erdem Hoca neden etkinliğe gelmedi?"

"Sonunda sordun tebrik ederim." Ona gözlerimi kısarak baktım. "Günlerdir bunun merakıyla kıvranıyor."

"Erdem sanırım aylık kıskançlık kotasını doldurmaya çalışıyor," diyerek güldü. "Saçma bir şey yüzünden tartıştık ve gelmemesini istedim. Sizinle gidip kafa dinlemek hem de onu tek bırakmak mantıklıydı."

"Haince bir plan." Nazlı zevkle sırıttı. "Hem kendinizi göstermeyip özlettiriyor hem de onu yaptığıyla bırakıp perişan ediyorsunuz. Başka ne gibi taktikleriniz var?"

"Sen Batı'ya daha fazla ne yapabilirsin?" İrem kardeşine bakarak güldü. "Annesine çalış kaynana kontenjanında yerin yok biliyorsun."

"Öf aman hatırlatma!"

Nazlı somurtarak arkasına yaslanırken Dila Hoca, Erdem Hoca'nın yersiz kıskançlığından ve aralarında oluşan küçük tartışmadan bahsetti. İlişkileri başlamıştı ve henüz yeniydi, birbirlerini meslek arkadaşı değil de belki de hayatlarını paylaşacak insanlar olarak tanırlarken bu sefer her şeyin daha farklı olduğunun farkındaydım, aynılarını ben de yaşıyordum.

Merkezde inerek taksiyle eve geçtiğimde beni kapıda karşılayan Teoman'a bakarak sırıttım. "Özlemimden kapıda mı bekliyordun?"

"Ne özleyeceğim!" Göz devirse de dudaklarının kıyısına yerleşen gülümsemesiyle beni kendine çekerek sıkıca sarıldığında yüzümü omzuna gömdüm.

"Hadi hadi! Yokluğum belli oldu değil mi?"

"Yanına gelmemesi için ben tuttum." Anneannem merdivenlerden inerek yanımıza geldi. "Sensiz başıma kaldı canımdan illallah ettim."

Teoman yüzünü saçlarıma gömerek homurdanırken kollarını gevşetmemiş beni sıkıca sarmıştı. "Abartıyor."

Kulağıma fısıldayarak geri çekildiğinde omuzlarından tutarak yanağından öptüm. "Çok tatlısın." Utanarak gözlerini kaçırırken eşyalarımı bırakıp duş almak için odama çıktım. Anneannem odamın camını açmış havalandırırken gözlerim Ares'in odasına takıldı, camı ve perdesi kapalıydı. Telefonumda da herhangi bir bildirim yoktu. Sıkıntı göğsümün kapısını çalarken hızlıca bir kere daha ondan kaçıp kendimi sıcak suyun altına attım. Uzun süre sıcak suyun altında durarak rahatlarken durulanıp çıktığımda üzerime kıyafetlerimi geçirip saçlarımı kurutup topuz yaparak aşağı indim. Teoman dışarı çıkmıştı ve anneannem balkonda otururken ikimiz için Türk kahvesi yaparak karşısına geçtim. Bozcaada'da yaptıklarımızdan bahsederek çekildiğim fotoğrafları gösterdiğimde beğendiklerinden birini paylaştım.

Mavi Lavinia (Rengarenk Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin