F/ Otuz İki

1K 319 3
                                    

İyi Bölümler :)

İnstagram; ki.vara / faithhofficial

°Vara

---

Gördüğüm kehaneti çözmek denemeleri katbekat arttırabilirim lakin biliyorum,bir yardım olmadan bunu başamayacaktım. Ben babam gibi değildim. Kendim çözümlere ulaşacak kadar usta değildim. Aynı zamanda bu gördüklerimi kardeşime anlatamayacak kadar da korkaktım. Onu panikletmek ya da korkutmak istemiyordum. Tıpkı elflerin yanlış düşünmesini istememem gibi...

Gözlerimi kapatığımda Perses'in bana sırıtan ve benim adıma kaldıran kadehini asla unutmayacaktım. Diğer Kat Hükümdarlarını unutamayacak ve benim de onlara gülümsediğimi asla unutamayacaktım. Aslında unutmak istemekten ziyade bu geleceği değiştirme yolunda bir hata yaparsam tamamıyla yok olacak ve dünya ile bağlantımı koparacaktım. Sadece... Sadece...

Korkuyor ve panik içindeydim. Her işi son ana bırakmışım gibiydim. Ne yapacağımı şaşırmıştım, hatta hiçbir şey yapmıyordum.

"Ih!!!" Kollarımı kaldırdım ve saçıma daldırıp kökünden çektim. Bıraktığımda rahatlayan saçlarıma aldırmadan doğruldum. Burada böyle yatarsam hayatta kendime gelemezdim. Antrenman sahasına gidip bir şeyler yapmalı ve stresimden biraz olsun uzaklaşmalıydım.

Tanrı aşkına! Babam iki asrı aşkın süredir liderliği nasıl yapabiliyordu!

Yapamıyordu, dedim bilinçaltım. Sonra da kendimce güldüm ve yürüyor olduğum antrenman doğrultusunda beni görenin deli teşhisi koyacağını anladım. Üstümde eşofman bile yoktu. Kot pantolon, kazakla son hız gidiyordum. Kendime çeki düzen verip, sadece saçımı topladım aslında, antrenman sahasına girdim. Birkaç grup vardı ama aldırmadan kum torbasının karşısına geçtim. Elimi sarma gereği duymadan içimdeki bütün nefreti kusarcasına yumruk attım, tekmeledim. Sallanan kum torbası bana geri döndüğünde bütün gücümü veriyordum ve kum torbası olabildiğince çok sallanıyordu.

"Yavaş!" Kum torbası geri gelecek umuduyla döner tekme atıyordum ki Bard torbayı tuttuğundan tekmem ona gitti. Kendisini korudu. Ben durup ona bakıyordum. O ağaç altında arkadaşlarıyla oturmuyor muydu?

Sabrım taşmış gibi ters bir sesle konuştum. "Ne oldu?" Üstünde eşofman olmadığından burada karşılaşmamış olduğumuzu anladım. Tek kaşımı kaldırdım ve ona baktım. İçeride bizden başka iki kişi daha vardı. Lakin onlar gülüyor, eğleniyor ve bunu dövüşe aktarıyorlardı. Nasıl oluyorsa!

Gözleri bir an onlara gitti. Sonra da kum torbasını dengede tutup başparmağını arkayı gösterecek şekilde kaldırdı. "Dolaşmaya ne dersin?" Ağzımı açtığımda duvara dönük kısmında bir dosyayı kaldırdı. Cehennem Cinayeti. Evet, bu isim çok iyi oturdu.

Ben başımla onaylayınca benden önce çıktı. O sırada bir havlu alıp alnımı kabaca sildim ve elimi yıkadım. Yanına çıktığımda bana baktı. "Gerçekten de hazırlık yapmadan mı antrenman yaptın?" Ona yan bakış atıp ilerlemeye başladım. Ellerimi giydiğim kotun cebine sokup bana yetişmesini bekledim. Bir şey demeden bir iki adımda bana yetişti ve aynı tempoda yürümeye başladık. "Ne düşünüyorsun?"

Ona bakmadan derin bir nefes verdim. Soğuk kasım sonlarında nefesim havada buhar yaptı. "Kaybedeceğimizi." diye kestirip attım. Ama içim kan ağlıyordu ve bu düşünce beni deli ediyordu. Bir an yürüyüşü bocaladı ancak devam etti. O konuşamadan ben devreye girdim.

"Bu olay, görüş, babamın durumları ve başka türlü türlü kesitler bana hiç olumlu bir sonuç sunmadı." Dönüp ona baktım. Ben ne yapıyordum böyle? Kardeşime açmadığım bir durumu şimdi Bard'a mı anlatacaktım. Ah!

faith -düzenlemede-Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu