O sırada karşıdan bize doğru gelen araba farlarının ıslak zemini aydınlatması gözümü alırken konuştu. "Şimdi gidebiliriz."

Arabadan inen kişinin Baran olduğunu görmek rahatlamama neden olurken yan koltuğundan inen kişinin Hale olması terazinin dengesini bozarak yüzümü düşürdü. "Hadi," dedi Aksel. Bunu derken elini uzatmıştı. Bana uzattığı eline birkaç saniye duraksayarak baktıktan sonra elini tuttum ve motordan inip onu takip ederek arabaya ilerledim. Baran sırıtıyordu. "Başı beladan kurtulmayan Aksel ve sağ kolu Esin mi oldunuz şimdi siz? Hiç bu kadar uyumlu bir çift görmedim."

Aksel ona ters bir bakış atarken ona ben de katıldım ve göz devirdim. "Esin benden daha belalı kardeşim, kelimelerine dikkat et." Aksel gülerek konuştuğunda kahkaha attım. "Ayağını denk al Baran," dedim beni en belalı gösteren ciddi bakışımla ama o pek korkmuş gibi durmuyor, aksine eğleniyordu. Göz ucuyla Hale'ye baktığımda bize iğreniyormuş gibi bakışlar atmasına şahit oldum. Bana bakmadan Aksel'in yanına kadar geldi ve Aksel bana dönüp arabaya binmemi işaret etti. Ona gözlerimi büyüterek bakıp arabaya geçtim. Beyefendi Hale'yle yalnız kalmak istiyorsa bırakırız...

Ön cama düşen yağmur yağmur damlalarından onları izlerken Aksel elindeki kaskı Hale'ye verdi ve bir şey demeden arabaya yönelip ön koltuğa yerleşti. Baran başını camdan çıkarıp Hale'ye seslendi. "Dikkat et sarı!"

Hale, ona herhangi bir tepki vermemişti. Motora doğru ilerledi ve binip yerleştikten sonra motoru çalıştırıp yanımızdan uzaklaştı. Yanımızdan geçip giderken kendimi onu incelerken buldum. Giydiği siyah deri tayt ve deri ceketle motorun üzerinde çok havalı duruyordu ve bu bir anlığına boş bakan gözlerimin kıskançlığa bürünmesine neden oldu. Sebepsizce sinir olmuştum. Henüz bu kıskanç bakışı gizleyemeden Aksel ile göz göze gelmeyi beklemiyordum. Kafamı sola çevirdiğim gibi bana döndüğünü görmüştüm. Bakışlarımdaki kıskançlığı sezince dudakları keyifle kıvrıldı ve yeniden Baran'a döndü. "Benim eve sür kardeşim." Baran başını sallayarak yola devan ettiğinde ben de başımı cama yasladım ve içimdeki kalabalıktan sıyrılıp yalnız kalmaya çalıştım. Evime gitmek bana buruk hissettirmişti. İyi geleceğini düşünmüştüm ama iyi gelmemişti. Onlara kırgınlığım gün, ay, yıl değildi. Aksine belki de hep küs kalacaktım kendi içimde. 2 yıl önce yaşadığım şeyi onlarla bir kez bile konuşmamıştım ama kendi kendime konuşmadığım bir gece bile yoktu. Ben onlar yüzünden önce birinin hayallerini öldürmüştüm sonra ise kendini... Ve bunu hiç unutmamak için sırtıma bir tabut kazıtmıştım. O tabutta gerçek bir ölü taşıyordum. Bazen sırtımdaki yük o kadar ağır geliyordu ki ben de o tabuta girmek istiyordum. O tabutu ilk kez evden çıkıp kendim için yaşamaya karar verdiğim gece hafifletmiştim ve Bay A'yla yollarımın kesişmesi tabutumu biraz daha hafifletmişti.

"Geldik Esin." Beni dürterek gerçek hayata döndüren kişinin Baran olmasına şaşırmıştım. Gözlerim hemen Aksel'i aramıştı. O çoktan inmişti ve kapıyı açmaya çalışıyordu. Gözlerimi uykumdan sıyrılmak için kırpıştırdım ve arabadan inip Aksel'in açtığı kapıdan içeriye girdim. Bir şey söylemeden üst kata çıktım ve çıkarken seslerini işittim. Peşimizdeki adamlarla ilgili bir şey konuşuyorlardı ve bir süre bunu düşünmek istemiyordum. Bu sebeple Aksel'in bana daha önce gösterdiği odaya geçtim ve temiz kıyafetlerimi çıkarıp çift kişilik alçak yatağın üzerine koydum. İki kapaklı ahşap bir kıyafet dolabı vardı. Hızlıca eşyalarımı valizden çıkardım ve dolaba yerleştirdim. Bunu yaptıktan sonra oturup aidiyet hissinin gelmesini beklemek istemiştim ama zamanım yoktu. Aksel yukarıya çıkmadan duşa girip uyumak istiyordum. Hızlıca banyoya yöneldim ve sıcak suyu beklerken aynadan yorgun yüzüme baktım. Sıcak suyla birlikte tüm bu yorgunlukta akıp gitsin istiyordum.

Yarım saat sonra duşumu alıp odama geçmiş ve açık pembe pijama takımımı giymiştim. Merdivenlere kulak kesildiğimde Baran'ın sesini duyamadım, gitmiş olmalıydı. Aşağıya inmeden odama geçtim ve yatağa girip uyumak için çaba gösterdim fakat uzun süren çabalarım bir sonuç vermedi. Derin bir iç çekerek cama yöneldim. Denizi izlemek iyi gelecekti. Pencereye çıkar çıkmaz gözlerim direkt olarak Aksel'i gördü. Terasta oturmuş, ayaklarını denize doğru sallandırıyordu ve elinde bir içki şişesi vardı. Anlaşılan gece sadece benim için zor değildi. Üzerime uzun bir hırka aldım ve hiç düşünmeden merdivenlere yöneldim. Saatlerdir aynı evin içinde duvarlarla yalnız gibiydik ve bu sessizliği bozmaya gidiyordum. Araladığı cam kapıdan geçip ona doğru ilerledim ve yanına oturdum. Bana dönmeden denizi izlemeye devam etti.

Yıldız Kayarken Dilek TutulmazDonde viven las historias. Descúbrelo ahora