8. Gözler Yalan Söylemez Sevgilim

Beginne am Anfang
                                    

"İstese seni odana bırakıp giderdi Jungkook, gerçekten iradesiz bir piç olduğunu mu düşünüyorsun? Yalancı herif, seni de inandırmış."

Bu konuda yalan söylediğini düşünmüyordum, çünkü gözlerinin nasıl bir kırmızı bir siyah olduğun şahit olmuş, kendini engellemeye çalıştığını gerçekten görmüştüm. "Şu boynunun haline bak üzerinde kazı çalışması yapmış sanki şerefsiz!"

Gözlerimi kırpıştırarak elimdeki kutuyu çevirdim. Sabah odama gelmişti, kızgınlığımın bittiği düşüncesiyle odama girmiş fakat uyuyan bedenimde açılan boyun kısmımı gördüğü anda küplere binmişti.

Yüzünü sıvazlayarak yanıma oturdu, ellerimi tutarak tekini dudağına yaklaştırıp öptü. "Kook, sen yetişkin birisin, istediğini yapmakta özgürsün biliyorum ama..."

"Ama arkadaşımı yüzünde kurumuş gözyaşlarıyla görmek sinirlerimi alt üst etti, zaten saatlerdir durmaksızın ata biniyorum. Hem..." bir müddet bekledi sinirli bir nefes vererek devam etti. "daha sonra yani yaşanılanlardan sonra söylediği şeyler sikik bir açıklama bile değil. Seni siktir edebileceği bir omega mı sanıyor?"

"Jimin saçmalıyorsun, herhalde ben de onun yüzüne hasret falan değilim. Söyledikleri işime bile geldi, o tür bir birliktelik yaşadığım birini ben de bir daha görmek istemiyorum. Tanrım, çok utanç verici."

"Peki... neden ağladın o zaman? Gözlerin şişmiş sakın yalan söylemeye kalkma, inanmam." Söylediklerini bir süre düşündüm, neden ağlamıştım? Son zamanlarda yaşadıklarım çok fazlaydı, belki de her şeyin üst üste gelmesi beni duygusal bir hale sokmuştu ya da kızgınlığımın getirisiydi bilmiyorum.

"Bilmiyorum, kendime sinirimden sanırım, inan bilmiyorum. Onu çağıran bendim ama Jimin daha önce bu kadar acımamıştı canım, yemin ediyorum. Çok fazla ağrıyordu, ağlamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu ve... elimi kaldıracak halim bile yoktu."

Kollarını etrafıma sararak daha da yaklaştı bedenime. Kollarının beni sarmalaması hoşuma gidiyordu, onu çok fazla özlemiştim. "Anlıyorum, anlıyorum Jungkook. Kaç yaşındasın, tabii ki kurdunun da sabır taşı elbet bir gün
çatlayacaktı."

Göğsüne vurduğumda gülme sesini duydum, manyak herif şimdi bile bel altı imalar yapıyordu. "Yine de o delta bozuntusunu hiç gözüm tutmadı. Askeriyede karşılaşmıştım geçen geldiğimde. Manyak feromonları var, o kadar baskındı ki aynı ortamda on dakikadan fazla duramadım. Çok rahatsız ediciydi."

Arkaya yatarak onu da yanımda çektim, son birkaç gündür yaşam alanım odam olmuştu, artık burdan sıkılmaya başlamıştım.

"Manyak bir baskın kokusu var. Boynuna baksana, üzerinden üç kişi geçmiş gibi." Bir anda doğrularak gözlerini sonuna kadar açıp bana baktı. "Jungkook! Bana sadece onun olduğunu söyle!"

Bu çocuk gerizekalı yemin ediyorum diye içimden geçirirken koluna sert bir yumruk geçirdim. "Yuh deli misin nesin sen?! Çık git ya, utanmadan soruyor bir de. Seninle arkadaş olduğum güne gidip kendi kendimi sakatlasam da seninle tanışmamış olsak keşke!"

"Oha iki dakikaya neler dedin. Bir hayır desen yeterdi." Oflayarak yüz üstü döndüm, gerçekten sıkılıyordum.

"Kokum çok yoğun mu? Odamdan çıksam çok dikkat çeker miyim sence?"

Avına yaklaşan kurt gibi burun
deliklerini gevşeterek odayı kokladıktan sonra bana doğru eğildi. Deli herif, utanmasa ısıracak gibi duruyordu.

"Ya yürü git azdın mı sen, altı üstü bir
soru sorduk."

"Senin götün kalkmış yalnız oğlum, her şeyde bir mana aramalar falan. Ayrıca bok gibi kokuyorsun, çürük çiçek bahçesi gibi aynı. Çıksan bile bu kokuyla kimse dönüp bakmaz sana."

Moon Lover - Taekook ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt