Jeg Elsker Deg

En başından başla
                                    

"Gelmemi, sana yardım etmemi istemedin."

Zhan bir an karşısındaki cama sırtını yaslamış Yibo'nun dudaklarından çıkan cümle ile öylece kaldı. Öncesinde onu bu işten uzak tutmak için söylediği cümleleri kendisi de tüm gün boyunca düşünmüştü ve Kjersti ise kendisine kızarken 'Yibo senin sevgilin mi yoksa senin için yakaya takılan bir süs gibi mi?' diye sorduğunda Zhan sevdiği gence karşı sert davrandığını kabul etmişti.

Ancak ne olursa olsun amacı tamamen Yibo'yu korumaktı.

"Seni uzak tutmak istedim. Bunu biliyorsun ve dün gece yanımıza gelmeni istedim."

Zhan dudaklarını dişleyerek Yibo'ya baktığında Yibo bakışlarını Zhan'dan çekip gözlerini dışarıda yağan kara çevirdi.

"Sana yardım etmek istedim."

Yibo'nun kırgın sesi odada yeniden yankılandığında Zhan oturduğu koltuktan kalkıp Yibo'ya doğru yaklaştı.

"Ettin. Hem de o kadar çok yardımcı oldun ki nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum."

Zhan yavaş adımlarla yaklaşıp Yibo'nun cebine koyduğu elini çıkarıp tuttu. Eli yine Yibo'nun büyük avuçları arasında kaybolmuştu. Bu hissi seviyordu; Yibo da kaybolmayı seviyordu. Yüzündeki gülümsemeyi silmeden bir adım uzağında cama sırtını yaslanmış olan sevgilisine baktı.

"Özür dilerim. O kadar azarlandıktan sonra ne yapacağımı bilemiyordum, tek düşündüğüm sendin."

Zhan yaklaşıp başını Yibo'nun göğsüne yasladı. Bir yandan tuttuğu eli sıkarken diğer yandan da ateşin parlattığı kusursuz yüzün kendisine herhangi bir tepki vermesini istiyordu. Başını kaldırıp Yibo'ya baktı. O nefes kesiciydi.

Hep güzel yüzünü benzettiği Bergen zambaklarına benzemiyordu bu sefer. Sanki bu sefer Yibo'nun yüzü dağların arasında, sadece belli yerlerde yetişen siyah bir gül gibiydi. Kendisine bakan kahve gözleri, biçimli burnu, keskin çenesi ve karda başını eğmiş bir kardelen yaprağı kadar naif gözüken dolgun dudakları; bu mükemmelliğe değen şöminedeki ateş ve parmakları arasında hissettiği Yibo'nun sıcak eli Zhan'ın nefesini kesiyordu.

Daha fazla Yibo'ya bakmamak için bakışlarını Yibo'nun gözlerinden çekip yanındaki masanın üstünde duran bardağa baktı. Yibo ne içiyordu?

"Bu güzel manzarayı izlerken en azından şarap ya da Akvavit* içiyorsundur diye düşünüyordum ama su mu içiyorsun?"

(Akvavit/Aquavit: İskandinav ülkelerine özel bir alkol türü.)

Zhan'ın yüzündeki gülümseme anında büyük bir sırıtışa döndü ve sataşmaya hazır haliyle parmakları arasındaki Yibo'nun avucunu baş parmağıyla dürttü. Zhan bir adım attığında Yibo geriye gidemeyeceği için onunla yaramazca uğraşacak parlak gözlere bakmaktan başka bir şey yapmadı. Ardından avucunda daireler çizen Zhan'ın parmağını görmezden gelerek çenesiyle dışarıyı işaret etti.

"İçmek için erken."

Zhan ağzından 'pfft' sesi çıkarıp gülmeye başladığında Yibo onun tepkisine gözlerini devirmişti. Büyük kulübede sadece Zhan'ın yüksek sesli kahkahası yankılanıyordu. Siyah saçlı genç ıslak saçlarını arkaya doğru yatırıp gülmekten dolayı kasılan karnını tuttu. Yibo'nun hiç değişmeyişi, sanki grup ödevi yaptıkları gecede yine Zhan'ı içtiği biralar için uyarışı bir an ikisinin de kulaklarında yankılandı.

Zhan gülmeyi bırakıp sinsi bir şekilde Yibo'nun elini tuttu. Parmakları Yibo'nun elini okşayıp yavaşça parmak uçlarına doğru ilerlerken genç olanın gözlerinin içine baktı.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin