2- Tanışıyor Muyuz?

326 133 404
                                    

Toparlanmanın zamanı gelmişti, doktor son kontrollerini yaptıktan sonra taburcu olacaklardı. Hastanede kaldıkları üç günlük süreçte arkadaşları, zamanının çoğunu onlarla geçirdi. Esra ve Mert'in bu bilinmezlikte tek emin oldukları şey, arkadaşlarının gerçekten en yakınları olduğuydu. Bu doğruydu. Can, Mert'in çocukluk arkadaşıydı, küçüklükten beri birlikte çok şey paylaşmışlardı. Birbirlerini ailelerinden daha çok görüyorlardı. Selin ise Esra'nın hayatına önemli bir dönüm noktasında girmişti. Esra, İstanbul'da üniversiteyi kazandığında tek başına büyük şehirde zorlanacağından endişelenmişti. Ama bölümün en dişli kızı Selin ile arkadaş olunca hiç zorlanmamıştı. Selin hem çok aktif hem de tuttuğunu koparan biriydi. Fakültede herkes onu tanırdı. Nerede bir olay var, Selin orada adalet savunucusu gibi bulunurdu. Selin ile Esra yakın arkadaşlıklarını, mezun olduktan sonra kurdukları mimarlık ofisiyle devam ettirmişlerdi. 

Esra ile Mert üç gün boyunca pek iletişim kurmamışlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Esra ile Mert üç gün boyunca pek iletişim kurmamışlardı. Garip bir çekingenlik vardı aralarında, karı-koca oldukları halde birbirlerini hatırlamazken nasıl iletişim kuracakları konusunda çekiniyorlardı. Samimi yaklaşsa ''Karşı taraf rahatsız olur mu?'', mesafeli yaklaşsa ''Karşı taraf üzülür mü?'' gibi kararsızlıklar içindeydiler. Tek yapabildikleri birbirlerini uyurken izlemek ve incelemekti. Yan taraftaki yatakta yatan yabancıyı anlamaya çalışır gibi dikkatlice gözleyip fikir yürütmeye çalışıyorlardı. Vakitlerinin çoğunu ise arkadaşlarını sorularla darlamakla geçiriyorlardı. Sonuçta bilgi alabilecekleri, her şeye yakından şahit olan onlardı. Mert, Can ile birlikte hastanenin kafeteryasına özel olarak konuşmak için gitti.

- Söyle bakalım, bana anlatmadığın şey ne? Her halinden belli rahat konuşamıyorsun, söylemekten çekindiğin şeyler var gibi. 

- Dostum ne olabilir ki, ailenden bahsettim, işinden bahsettim, arkadaşlarını ve eşini anlattım. Daha ne anlatmamı istiyorsun? 

- Bana herkesin söyleyebileceği genel geçer şeyleri söyledin, peki ya detaylar? Eşimle mesela aramız nasıldı? Karşımdaki kadına nasıl yaklaşmalıyım hiçbir fikrim yok.

- Aranız kötüyse ne olacak ki? Zaten şuan o da hiçbir şey hatırlamıyor. Ne güzel işte sıfırdan başlayın, boşver geçmişi. 

- Anlaşıldı, yani aramız kötüymüş. Sorun kimdeydi peki, anlaşamadığımız neydi?

- Bak kankacım, sen hiç bu toplara girme zararlı çıkarsın. Kim daha suçlu, sıkıntı ne filan sorgulama, her evlilikte olabilecek şeyler deyip geçelim. Nasıl olsa kimse bir şey hatırlamıyor, kasma yani rahat ol biraz. Kıza da dokunsan kırılacakmış gibi yaklaşma. Ne bu hal 3 gündür doğru düzgün konuşmadınız bile. Hadi ilk gün geç uyandınız, kendinizde değildiniz filan da. İki gündür odada birbirinizden kaçacak yer arıyorsunuz resmen.

Oda, şehrin en büyük ve en kaliteli özel hastanesinin özel odasıydı. Orta seviyede bir ailenin evi büyüklüğündeydi neredeyse. O yüzden kaçması zor olmuyordu. Odada refakatçiler için de yataklar vardı. Bu sayede Selin ile Can  yanlarında rahatlıkla kalabilmişti.

YİNE YENİDEN SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin