11

11.1K 844 164
                                    

Vote vermeyi unutmayınız ☝️
-

Demir ve Tayfun gece burada kalmıştı. Ailesinin köye ziyarete gitmesi güzel olmuştu. Biz Demir'le beraber film izlerken, Tayfun ve Melih'de uzun uzun konuşmuştu. Detaylarını sonra öğrenecek olsam da, arkadaşım mutlu olduğu için Tayfun'a ses etmiyordum.

Mutfağa geçip, şarkı listemi açtım. Hoşuma giden şarkılar çalmaya başlarken, ben de kahvaltı hazırlamaya başladım.

Önce dolapta duran hazır patatesleri çıkardım. Sonra da kahvaltılıkları masaya yerleştirdim.

Çay demlerken, şarkıya eşlik ederek popomu sallıyordum. "Al artık koynuna beni Karam,
Günahın boynuna can Karam..."

Belime sarılan kollarla sesimi keserken, boynuma kondurulan öpücükle derin bir nefes aldım. Demir, sınırlarımı zorluyordu.

"Günaydın gülüm." diye mırıldandı, yeni uyandığı için sesi her zamankinden daha hoş ve etkileyici çıkmıştı.

Çaydanlığı yerine bıraktıktan sonra, yavaşça Demir'e doğru döndüm. Ellerini belimin iki yanına yerleştirmiş, gülümseyerek bana bakıyordu.

"Günaydın." dedim, kendimi toparladığımda.

Hala ayılamadığı yarı kapalı gözlerinden belliydi. Başını omzuma yaslayıp, öylece dikilmeye devam etti.

Saçlarını okşadım yavaşça. Kokusu burnuma dolarken, onu sıkıca sarmak ve beraber uyumak için yatağa gitmek istiyordum. "Uykunu alamamış gibisin. Sen yat biraz daha, ben kahvaltı hazır olunca uyandırırım seni." diye fısıldadım.

Başını iki yana sallayıp, bir kez daha öptü boynumdan. Nefes nasıl alınır unutmuştum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, tek temennim Demir'in duymamasıydı.

Ama o hissetmiş gibi elini kalbime koyup, başını boynumdan kaldırdı. Saçları dağılmış, yarım gülümsemesiyle oldukça etkileyici duruyordu.

"Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor?" diye sordu. Aklıma dün gece gelirken gülümsedim.

Ve onun bana verdiği cevabı, biraz çevirip yine ona söyledim. "Kalbim hem seksenle, hem de seninle atıyor." diyip, göz kırptığımda, sesli bir kahkaha atmıştı.

Burnumu parmaklarının arasına alıp sıkarken, "Kapıyorsun bir şeyler." dedi.

Bu söylediğiyle ben de gülümsedim. Bir anda dudağımdan öpmesiyle, şaşkınca baktım. Elleri yüzümü kavrayıp, yavaşça okşamaya başladı.

"Demir, şöyle aniden öpme diye kaç defa diyeceğim?" diye sızlanmaya başladım. Böyle yaptığı zaman kalbime inecekmiş gibi hissediyordum.

Nefesim kesiliyordu yahu!

Umursamazca omuz silkip, "Sen otur, ben hazırlarım kahvaltıyı." dedi ve muhtemelen elini yüzünü yıkamak için mutfaktan çıktı.

Onu dinlemeden yeniden şarkıya eşlik ederek, patatesler için yağ koydum ve kızmasını beklerken, küçük bir kaba pankek yapmak için malzemeleri koymaya başladım.

"Yav gülüm ben sana bırak demiyor muyum?"

Demir mutfaktan içeriye girmiş, kızgın gözlerle bana bakıyordu. Dudaklarımı büzdüm hemen, ilgisini çekebilmek için. "Sen patatesleri kızart, ben pankek yapayım. Olmaz mı?"

Olumlu anlamda başını salladığında, derin bir nefes alarak işime devam ettim.

Göz ucuyla Demir'e baktığımda, umursamazca yağın içine patatesleri atıyordu. Yağ üstüne sıçrasa bile bir tepki vermiyordu.

"Ben patatesleri on metre öteden atıp, koşarak mutfaktan kaçıyorum." diye mırıldandım.

Gür kahkahası yeniden çevremi sararken, ben de gülümsemiştim. Çok güzel gülüyordu allahsız.

"Gülüm sıçrayacak yağdan korksaydık, başına geçmezdik." diyerek göz kırptığında, bu laflarına her geçen gün daha fazla alıştığımı fark ediyordum.

Pankek karışımını bitirip, tavaya döktüm. Demir'in tezgaha yaslı bir kolunu kaldırıp, iki elinin arasına girdim. Sırtım göğsüne yaslanmıştı. Hemen başını boynuma gömdü.

Ben kendi işime uğraşırken, o boynumu öpmek ve ellerimi okşamakla meşguldü. "Parmakların çok güzel." diye mırıldandı, elimi hafifçe kaldırarak biraz daha bakındı.

Ben de istemeden onun parmaklarını incelemiştim. Sanki hiç bilmiyormuş gibi. Oysa orta parmağının eklem yerinde olan küçük bene kadar biliyordum. Serçe parmağının kenarında da vardı.

"Sen daha güzelsin gülüm."

Ağzımdan çıkan şey bir an utanmamı sağlarken, başımı öne eğmiştim. Ama Demir hemen çenemden kavramış, ona doğru dönmemi sağlamıştı.

"O gülüm diyen ağzının ortasından öperim." Ve dediğini yaparak öptü.

"Yiyişmeyi bırakın da, kahvaltı yapalım." Tayfun'un sesini duyduğumda, bir kez daha utançla başımı eğdim. Birilerine şu şekilde yakalanmaktan bıkmıştım artık.

Geçen gece de babam görümüştü. Bir sonraki evreyi bilemiyordum artık.

"T-tamam sen geç içeriye çağırıcaz biz sizi." diye mırıldandım, hala Demir'in boynuna başımı saklarken. Tayfun'un adım sesleri gidince, zorla ayrıldım Demir'den. "Aramıza mesafe koymalıyız. Yoksa bakkal amcaya bile yakalanacağız öpüşürken."

Demir'in kollarının arasından çıkıp, masaya doğru ilerledim. Hiçbir şey yemek istemiyordu artık canım. Utanmak çok kötü bir şeydi.

"Kaynar su gibisin be yavrum." dedi, Demir. Sesinden belliydi gülümsediği. "Hem akıyorsun, hem yakıyorsun."

-

SEMT ABİSİ -GAYOnde histórias criam vida. Descubra agora