"Bade, sen iyi misin? Yaralandın mı?" Hızlıca başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "H-hayır, ben iyiyim ama Bora gözlerini kapattı, cevap vermedi bana." Söylediklerime karşılık omuzlarımı sıvazlayarak söze girdi. "O iyi olacak endişelenme, Devrim güçlüdür hemen pes etmez öyle."

"İyileşir değil mi?"

"İyileşir elbette."

"Ben onun yanına gideyim, yalnız kalmasın."

"Ben götürürüm seni, bende gidiyorum zaten hadi gel." Teklifine karşılık başımı sallayarak onay verdim. Zaten başka seçeneğimde yoktu, ambulans çoktan gitmişti bile. Melih başkomiser depoyu inceleyen polislere bir kaç talimat verdikten sonra arabasına geçerek yola koyulduk. "Devrim kendine geldiğinde sana çok kızacak." Sessiz yolcuğumuzu bozan Melih olmuştu. Söylediğine karşılık kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Anlamadım, neden kızsın ki?"

"Depoya geldiğin için elbette, ayrıca sana bende kızacağım. Kapıdaki polisleri atlatıp evden çıkmak nedir Bade ? Ne kadar tehlikeli bir şey yaptığının farkında mısın?"

"A-ama Bora'ya bir şey olmasın diye gittim ben, gerçi sonuç ortada."

"Sonuç ne olursa olsun yaptığın doğru değildi."

"O an gerçekten gizlice gitmek mantıklı geldi. O adam peki, yakalandı mı?"

"Henüz değil ama yakalanması an meselesidir endişelenme. Üstelik bu sefer kaçamayacağı bir hapis hayatı onu bekleyecek."

"Umarım."

"Sen gir hastaneye ben karakolla bir görüşme yapıp geleceğim." Hastanenin önünde durduğumuzda söylediklerine başımı sallayarak onay verdim ve arabadan indim. Hızlı adımlarla sekreterliğe giderek Bora'nın yerini öğrenmeye çalıştım. "Bora, Devrim Bora Dizdar. Yaralıydı, buraya getirildi."

Karşımdaki kadın bilgisayardan bir şeyler yaptıktan sonra tekrar bana döndü. "İkinci katta, koridorun en sonunda ki ameliyathanede şu an." Aldığım yanıtla bu kez asansöre yöneldim, sekreterin dediği gibi ikinci kata ulaşarak en sondaki ameliyathane yazısına ulaşmıştım. Ulaşmasına ulaşmıştım ama etrafta durumunu sorabileceğim kimse yoktu. Etrafta merakla soru soracağım birisini ararken ameliyathaneden hemşire çıkmıştı. Görür görmez yanına ulaştım hemen.

"Devrim Bora, durumu nasıl?" Hemşire sorumla birlikte bana dönerek yanıt verdi. "Merak etmeyin durumu gayet iyi, kurşun iç organlara zarar vermemiş. Şu an doktorlar kurşunu çıkarıyor, sonrasında normal odaya alınır."

"Hayati tehlikesi falan yok yani değil mi?"

"Hayır yok."

"Peki ameliyat ne kadar sürer?"

"2 saatten fazla sürmez, gelişme olursa size bilgi verilir zaten. Geçmiş olsun." Aldığım yanıtla başımı salladım hemşireye. O uzaklaşırken bende kenardaki sandalye oturup derin bir nefes verdim. İyiydi, hayati tehlikeside yoktu. Her şey yolundaydı! "Bade!" Melih başkomiserin sesiyle ona doğru döndüm. O da yanıma gelip oturmuştu.

"Bilgi aldın mı? Nasılmış durumu?" Heyecanla hemen gülümsedim. "İyiymiş, hayati tehlikesi yok dedi hemşire. Kurşunu çıkarıp normal odaya alacaklarmış." Söylediklerimle bu sefer oda gülmeye başladı. "Ben söyledim sana, o keçiye bir olmaz."

"Uyandığında ona keçi dediğini söyleyeceğim."

"Uyansında o bir, gerisi önemli değil."

"Çok mu yakınsınız onunla ?"

"Devrim benim yakından öte kardeşim gibi, daha el kadar bebekken aynı beşikte uyumaya başlamışız."

"Harbi kardeşlerdeniz diyorsun yani."

ALABORAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن