BÖLÜM 5: YARANIN YARASI

Start from the beginning
                                    

Bir anda bana gri geçişli siyah gözleriyle bakınca çok net bir şekilde ürpermiştim. Şimdi kesinlikle kalbim boğazımda atıyordu. "Bana bulaşma." dedi dişlerinin arasından. Gözlerimi büyütmüş gözlerine bakıyordum.

"Gözlerinin rengi..." Grilikler daha da arttı. Korkuyu içine göm, Eleanor. Daha fazla üstüne gelirler. "Aşırı iyi." Gülümseyip Caleb'a döndüm. Lakin kalp atışlarımda herhangi bir değişim yoktu. Zaten neden herkesin ortasında böylece durduğumuzu da anlamamıştım. "Benim de gözlerim böyle mi olacak?" Caleb bana onaylamaz bir şekilde bakıyordu. Hatta biraz tedirgindi bile diyebilirdim. Gözleri Marcus'a döndü. Ben de tekrar Marcus'a döndüm. Gülümsemem solar gibi olsa da gülümsemeye devam ettim. Grilikleri yavaş yavaş söndü.

Katı bakışları herkesi tek tek taradı. Beni mi? Tabii ki de es geçti. "Biriniz şunu yanımdan alın. Sinirlerimle oynuyor."

"Sinir sisteminde mutluluk da vardır. Bir bakarsın bir gün gülümsersin." Kolumu bir anda tutmasıyla gülümsemem soldu. Kalbim tuttuğu yerde zonkladı. Sert tutuşu canımı acıtacak derecedeydi. Öyle ki gözlerine büyük bir karanlık inmişti. Kolumu fazla sıkıyordu. Kaşlarım acıya karşın çatıldı. Kötü bir şey dediğimi düşünmüyordum. Sadece gergin bir anında onu biraz gıcık etmiştim.

"Bana bulaşma." Bana öyle bir nefretle bakıyordu ki o an kendimi onun yerine yok etmek istedim. Bu nefreti hak edeceğim pek bir şey yapmamıştım halbuki. "Ben senin uğraşabileceğin seviyede değilim." Gözlerim kibrine karşın kısıldı. Nefretine gülümseyerek karşılık verdim.

Kolumdaki eline alayla baktım. "Belli oluyor." Alayla güldüm. "Seviyeme ulaşmak için ilk önce kibarlıktan payını almış olman gerek." Elini kolumdan çektim. Kızaran koluma baktım. Canımı gerçekten acıtmıştı. "Nefretini saklamayı öğrenmelisin. Bunu sana karşı kolaylıkla kullanacağım çünkü. Ve sen de hiçbir şey yapamayacaksın. Bu kolumun kızarması böyle kalmayacak emin olabilirsin." Bir adım atıp dibine girdim. "Ben senin öylece zarar verebileceğin biri değilim. Bir daha sakın bana zarar vermeye kalkışma." dedim uyarıcı bir ses tonuyla. Geri çekilip Caleb'ın yanına gittim. Şu an sadece buradan uzaklaşmak istiyordum. Yabancı olduğum bir yerdeydim ve ne yapacağımı kestiremiyordum. Gözlerim koluma kaydı.

Ancak o an herkesin bana baktığının farkına varmıştım. Hayır, bu sefer herkes dik dik bana bakıyordu. Galiba kimse böyle birini tehdit etmemi beklemiyordu. Tabii ki de onların için böyle birisi olan Marcus benim gözümde öylesine biriydi. Evet, korkutucuydu ama bana kolumu sıkmaktan öteye geçen bir şey yapamazdı. Caleb koluma endişe ile bakıyordu. "Kolun nasıl?"

"Vazgeçtim." dedi Sarah. "Ben bu kıza bayıldım." Sor bakalım. O kız sana bayılmış mı?

"Marcus, daha sakin olmalısın." Alissa uyarıcı bir şekilde Marcus'a bakıyordu. Marcus ona öylesine bir bakış attı.

"Zira kendisi çim olarak gördüğü bir ağaca tosladı." dedi Matthew zevkle. Buna gülmek isterdim ancak kolum ciddi anlamda çok ağrıyordu. Knox'un tuttuğu yerden tutmuştu. Bileğim iyileşmişken orası anlamsız bir biçimde iyileşmemişti. Caleb'ın kolumu tutması ile çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Göz ucuyla Marcus'a baktım. O ise koluma bakıyordu. Kendi elleriyle yaptığı manzaraya bakıyordu.

"Şunu yanımdan alır mısınız?" dedim tıpkı onun bana demesi gibi. Caleb onaylamazca Marcus'a baktı.

"Sınırlarını ba..."

"Sana buradan bir çarparım sınırlarını aşarsın Caleb." Hafifçe gülüp beni yanağımdan öptü.

"Öğrenmen gereken çok şey var." dedi Lauren onaylamazca. "Bir kurt adamı böyle kızdırmamalısın." Kaşlarım havalandı. Ne yani şimdi de suç benim mi olmuştu?

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now