Bölüm 1

1.8K 109 55
                                    

         Herkeslere Merhaba Pek Sevgili Pek Sadık Canım Okurlarım❤️❤️

            Öncelikle sizlere büyük bir teşekkür borcum var ona değinmeden hikayeme başlamak istemedim.Zira bana gelen güzel mesajlarınızdan da anlıyorum ki fazlaca beklettim sizleri.Kusuruma bakmayın olur mu?❤️

               Sizlere sabrınız için çok çok teşekkür ediyor  bir miktar da hikayemden bahsetmek istiyorum.Günümüzde Ayvalıkta geçecek  bir hikaye olarak tasarladım ancak tarihi bir kurgusu da olan ara ara zaman yolculuğu yapmayı planladığım  bir hikaye kaleme almayı deneyeceğim bu sefer .Her ne kadar branşım gereği kaba taslak Girit tarihi konusunda bilgi sahibi olsam da ayrıntıda fazlaca eksik olduğumu hissettim ve kültürel bilgiler edinmek de adına biraz araştırma yaptım.Kişi ve olaylar hayal ürünü olacak ancak kültürel öğelerin bir çoğu tamamen bu araştırmanın ürünü olacak anlayacağınız.Bu kurguda da beni oy ve yorumlarınızla yalnız bırakmazsanız çoook çoook mutlu edersiniz.Sizleri seviyorum.O zaman ;
GÜLÜMSEYİN YAZIYORUM EFENİM❤️

      
        AĞUSTOS-1923/GİRİT

              Elimde avuçlarımı cayır cayır yakan yuvarlak  sini ile arşınlıyorum Hanya sokaklarını.Henüz öğlen namazına iki saat olmasına rağmen hava sıcak ve bunaltıcı.Gömleğim üzerime yapışmadan işimi halledip kendimi kahveye oradan da dergahta kılınacak namaza yetiştirsem bugünü oldu sayacağım.

               Validemin elime tutuşturup 'Bu pitayı  götür nişanlının evine adettendir .Hem patatesli hem peynirli yaptım.Gelinim patatesli sever bilirim.Hadi hadi gülme bir sen mi seversin gelinimi sıpa? Soğumadan yetiştir aman.Kayınbaban içeri çağırırsa da girmemezlik etme söyleyecekleri vardır otur dinle .Bir kulağından girip diğerinden çıkmasın   sakın benimkiler gibi.Bundan sonra artık bir baban da odur.Seyit Bey iyi adamdır senin yetim halini hor görmez lafını ikiletme aman oğlum 'diyerek uzun bir nutukla uğurladı beni kapıdan. Bilirdim annemin ima ettiklerini açık açık konuşmadıklarını da ses etmezdim.Kayınbabam Reşitzade Seyit Beyin yapacağı konuşmayı da daha kapısından içeri adımımı  atmadan tahmin ederdim.Tüm söyleyeceklerine içten içe bozulacağımı o ne derse desin örgütle bağlarımı koparmayacağımı da hatta.Ama işte sevdiğimin babasıdır diyecek susacaktım karşısında.Kafamı eğip oturduğum divanda kayınpederimin İran'dan Atina'ya getirilmiş olan oradan da Reşitzade Seyit Efendinin konağının zeminini süsleyen İran halısının  hardallı yeşilli desenlerini çözmeye çalışacaktım.Ara ara kafamı kaldırıp acaba Sareyi görür müyüm diye kapıyı yoklayacak belki de getirdiği kahveyi alırken attığı kaçamak bir bakışla mutlu olacaktım.

              Elimdeki tepsinin üzeri uçlarında çiçekli oyalı kırmızı güllü dallı süslü bir örtüyle örtülmüş.Elimdeki sininin sıcağı hala avuçlarımda evimin önünden aşağı inen yokuşu direkt takip  etsem daha kolay varacağım konağa ama ben  yolu uzatıp yukarı mahalleden dolanarak varmayı planlıyorum konağa.Yolu uzatmamın sebebi yukarı mahalleye bayıldığımdan değil pek tabii kahvenin önünden geçmeyi zul saymamdan.Çünkü bugün cuma  ve her ne kadar on senedir  Bağımsız Girit Yunan Devleti tarafından işgal edilmiş olsa da hala daha müslüman tebaa cumaları tatil günleri olarak yaşarlar.Ben şimdi evden çıkıp nişanlımın konağına bu  yoldan on dakikaya varırım ama bunun için caminin köşesinden  geçip kahvenin önüne uğramam gerekir .Bizim tayfa hep oradadır kahveye oturmuş dergaha gitmeyi planlarlar her hafta olduğu gibi oradan da örgütün toplantısına katılınır .Ben elimde bu allı güllü tepsiyle geçsem önlerinden Yahyazade Bekir olmaktan bir şey kaybetmem elbet ama örgütün en amansız neferi olan Bekir  Agalık biraz namını  zedelemiş olur.Bu fırsatı kaçırmaz bizim edepsizler .Hele o Adil yok mu o sırık Adil... Sırf ona sebep yolu uzattım da kahvenin önünden geçemedim ya zaten.O şimdi traşını olmuş giymiştir beyaz kolalı gömleğini belinde Anadoludan getirttiği hilalli hançeri ...Cakasına caka katıp cuma sonrası katılacağı toplantıda yapacağı konuşma için çoktan hazır kahvenin yola bakan taburesine oturmuş yokluktan ancak içebildiğimiz nohut kahvesini yudumluyordur bir bacağı diğerinin üzerinde gerim gerim....    

               Ah Adil kader ortağım ,çocukluk arkadaşım...Örgütün istihbarat neferi neredeyse iki metrelik cüssesi ile bastığı toprağı inleten çakır gözlü sarı saçlı yakışıklı yiğit nam-ı diğer Sırık Adil.BeniBektaşi dergahıyla haşır neşir eden ,örgüt toplantılarına önce gizli giZli sonra üyesi de yaparak dahil eden Anadolu mücadelesinin savaşçısı, Yunan düşmanı Girit aşığı Adil..Şimdi elimde koca siniyle nişan ertesi adet üzere kayınbabamın göz korkutmalarını dinlemeye gittiğimi görse neler eder bana neler...BOna madara olacağıma kendimi Hanya sırtlarından suya atsam daha iyi olur sanki...

             Yolu uzatıp kapılarının önlerinden geçtiğim her biri bir zamanlar dostumuz olan Rum komsularımızın bazısı elimdeki tepsiye bakıp hayırlı olsun derken bazısı yüzünü çevirip görmezden gelmiş ve  konuşmak zorunda kalmamış olmayı tercih ediyordu.Eskinin hatırını bilip selam verenlerin gözlerinde de tıpkı çocukluğumu bildikleri gibi benim üç senelik mazimi Adil ile yaşadığımız benim yedi onun on ay süren  hapis hayatımızından haberdar olduklarını da bildiklerini görüyordum.Ne ben unutabilirdim o günleri ne de onlar.Türk -Yunan savaşı Lozan ile bitmiş olsa da.Ne ben eski bendim ne de Girit eski Girit...

Eveeeett...İlk bölüm biraz giZemle başladı.Zamanla seyrini bulacak şimdilik ısınıyoruz diyelim .Siz ne düşünüyorsunuz nasıldı sizce ?Lütfen  benimle paylaşın efenim olur mu?

Not:Bölüm sıklığı bir hafta civarı olacak minik bir bebikim var o sebeple boş vakitlerimde sizlerle buluşacağım.Keyif almak ve aldırmak önceliğim.Şimdiden teşekkür ederim çoook sevgiler🥰😘😘

İnstagram Hesabım:beydegob

GİRİTLİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin