Black Rose

Bölüm 2

Kai'nin çenesindeki kaslar seğirmeye başladığında titreyen ellerini kimsenin görmemesi için sıkı sıkı yumruk yaptı. Sesinin düz çıkmasına dikkat ederek "Elfler ülkesi mi?" diye sordu. Alexandra kafasını sallarken "Başka kimler var bilmiyoruz ama ben bizzat Aranha'nın oğluyla görüştüm" dedi. Yong Hwa "Görüşmekten ziyade çocuğu dövdün desek hayatım. En son gördüğüm yüz hali ilk gördüğümle aynı değildi." dedi onaylamayan bir ifade takınsa da Alex alev topu gibi gözlerini eşine çevirip "Benim suçum mu? Adam pisliğin önde gideniyse benim suçum mu yani? Kaşınıyorum Alex dedi gel kaşı dedi ben de kaşıdım. O kim oluyor da beni tehdit ediyor!" diye bağırdı. Yong Hwa karşısında Kraliçe olmaktan uzaklaşıp bir kız çocuğuna dönen eşini sakinleştirmeye çalışırken Nicola bu duruma daha fazla katlanmamak için ayağa kalkıp "Size odalarınızı göstereyim ben. Jong Hyun sen yaralandın mı?" diye sordu.

"Önemli bir şey yok sen misafirlerle ilgilen"

Genç adam ayağa kalkarken Nike'a bakıp "Bir saate kadar başlayacağım. Biraz dinlenin sonra gelip sizi alırım" dedi. Nike kafasını sallarken Kai olduğu yerden tek bir adım bile atamamıştı. Baekhyun arkadan çocuğu ittirdiğinde Kai az kalsın dik duran bir kütük gibi yüz üstü düşüyordu. Kendini toplayıp bir adımını diğerinin önüne atarken sadece buna odaklanmış başka hiçbir şey düşünmeden, düşmeden adım atmaya çalışıyordu. Adımını attığı her anda aklına dolan hatıralarıyla karanlık bir dehlizde yürüyormuş gibi hissetse de dümdüz ve soğuk ifadesini korumayı başarmıştı. Nicol'ün gösterdiği odaya girdiğinde dizlerindeki bağ çözüldü ve olduğu yere yığılıp kaldı. Titreyen vücudunu kollarıyla sararken gözlerini sımsıkı kapattı. Isırdığı dilinin kanadığını hissetse de acıyı artırmak ve düşüncelerini uzaklaştırmak için var gücüyle dişini diline geçiriyordu. Kapının ardındaki üçlü onun bu koca kapının ardındaki halini görmese de kapının önünde duvara yaslanmış endişeli bakışlarla birbirlerini süzüyorlardı. Sehun tırnaklarını kemirirken bir mırıltı halinde "İyi olacak mı?" diye sordu. Luhan ve Baekhyun kafasını kaldırıp çocuğa baktıklarında ise kendini azarlarcasına "Elbette iyi olacak. Kai o ya! İyi olmamasının imkanı yok. Hepimizi toplayan adam o" diye odanın önünde volta atmaya başladı. Baekhyun ve Luhan genç adamın bu telaşlı ifadesini izlerken içlerinden "Umarım haklısındır" diye geçiriyorlardı. Sehun'un sadece anlatılan kadar bilmesine rağmen bu denli telaşlı olmasına rağmen ikili o zamanları bizzat yaşamıştı ve en çok unutmak istedikleri zamanlardı.

Dakikalar geçerken içeriden bir ses gelmesini bekleyen üçlü sertçe açılan kapı yüzünden yerlerinde sıçradılar. Odadan çıkan kız üçüne de içeri girmelerini işaret ederken siniri yüzünden süt dökmüş kediye dönen üç Stymphalia anında kendi odalarının kapıları ardında kaybolmuşlardı. Nike bir süre Kai'nin odasına baksa da iç çekip odasına dönmek üzereyken koridorun başında ona doğru gelen çocuğu fark edip girdiği kapıdan yine koridora çıktı.

"Dinlenebildiniz mi?"

"Evet yeterince, teşekkürler."

"Mahkumlar uyandı. Alex size haber vermemi söyledi. Sadece siz mi geleceksiniz yoksa..."

Anında açılan dört kapıya sırasıyla bakan Jong Hyun cümlesini tamamlamadan "Beni izleyin" diyerek geri döndü. Nike yanında yürüyen çocuğa dönüp dönüp bakarken yüzündeki o soğuk ifadeyi tanımasa her zamanki Kai olduğunu düşünebilirdi. Onu bu kadar uzun yıl izlemeseydi ne halde olduğunu fark etmezdi bile. Hayatında gördüğü en iyi oyuncu yanında şakalaşarak yürürken Nike kendini çok daha gergin hissediyordu ama o bir şey anlatmadan müdahale etmek istemedi. Sonunda sorgu odasının önüne geldiklerinde en azından bir şeyler yapacak olmanın rahatlığı hepsinin üzerine düşmüştü. Kapının önünde bekleyen Alex, Yong Hwa ve Jung Shin onların yaklaşmasını izlerken Alex "Will nerde Jong Hyun? Geldiğinizden beri görmedim onu." dedi. Jong Hyun gözlerini devirip elini kapının koluna atarken "Bilmiyorum ve inan bilmek istemiyorum Alex." demiş bu durum diğerlerini gülümsetse de Alex'in yüzünde bir bıkkınlık ifadesi bırakmıştı.