Bölüm 1

14.3K 851 312
                                    

Saçlarım rüzgarla birlikte geriye doğru savrulurken gözlerimi kapatıp dondurucu soğuğu hissetmek istedim lakin mümkün olmadı. Tenim buzdu, soğuk bendim, buzullar benimdi... Bu yüzden soğuk beni iliklerime kadar donduramıyordu. Hissetmiyordum bile.

Derin bir nefes çektiğimde içimi ürpertmesi gereken bu soğuğu hissedemedim çünkü bu fırtına bana işlemezdi. Güneş yeni doğmuştu ve ben her sabah yaptığım gibi penceremin önüne geçip benim olanı hissetmek ve onunla beraber bu soğuğu içime çekmek istemiştim. Buzulların arasında uyuyordu...

Gözlerimi dışarıda gezdirdim ve buz tutmuş olan yerlere baktım, buzun üzerinde kaymadan yürümeye çalışan kişilere... Tam penceremin altındaki yolda birisi merdivenlere doğru çıkmak için uğraşıyordu ama sırtında yük vardı ve  oradan çıkmaya çalışırsa kayıp düşerdi. Bir rüzgarla saçlarım yine savruldu ve ben gülümseyerek baktım o adama. Ona doğru üfledim ve ben üflediğim gibi buzullar eridi, şekil değiştirdi ve merdivenler eski haline döndü. Oraya bakan ve çıkıp çıkmamak arasında kararsız kalan köylü birden kafasını kaldırdı ve pencereme doğru baktı.

"Teşekkürler Katherine." Dudaklarını okumuştum ve o teşekkür edince başımı eğmiştim duyduğumu belli etmek için. Sırtındaki yükü tekrar yerleştirdi ve krallığa doğru girdi.

Tekrar kaldırdım bakışlarımı. Ah, Dimiria... Yaşadığım krallık buzullarla kaplıydı, buzulların ortasındaydı ve ben buranın koruyucusuydum. Krallığımla birdim, krallık benimle birdi ve benim kadim kan taşıyan efsanevi canavarım da burasıyla birdi... Bizler burayı korurduk, bizler altı büyük krallıktan biriydik ve Dimiria buzulların arasındaki o donmuş krallık olarak bilinirdi. Penceremden içeri gözle tam olarak seçilemeyen kar taneleri girdiğinde güldüm ve bir nefes verdim. Nefesim görünür hale geldi ışıkla birlikte ve ben benim olanın nefesini, Synne'nin nefesini zihnimde canlandırdım. Gözle görülür soğuk nefesi...

Kapım tıklatıldığında birbirine doladığım kollarımı çözdüm ve oraya döndüm. "Gel." Kapı yavaşça açıldı, karşımda Carol'u görünce gülümsedim hemen ve pencereyi kapattım.

"Efendim..." Carol'un bana neden böyle hitap ettiğini ilk önce anlamadım ama daha sonra arkasından birkaç muhafız geçince onları gördüğü için bunu dediğini fark ettim. Kapıyı kapattı arkasından ve sonra normale döndü. "Katherine..." Güldü sonra benim gibi. Yıllardır benim için çalışırdı ve hizmetlim görevindeydi ama resmiyete gerek yoktu çünkü benim koruyucu olduğum anlaşıldığı zaman yardımcım olarak yanıma onu vermişlerdi ve yıllar içinde yardımcıdan çok arkadaş, abla gibi olmuştu benim için. "Kral seni görmek istiyor."

"Bu saatte mi?" Pencereye baktım tekrar çünkü çok erkendi, güneş bile yeni doğmuştu. "Charles  bu saatte uyanmaz ki..." Mırıldandım ona doğru. Kral bu saatte uyanmazdı, geç kalkıyordu çünkü bütün işlerini gece hallediyordu.

"Sadece seni görmek istediğini biliyorum. Konu nedir, neden bu saatte çağırdı hiçbir bilgim yok." Başımı salladım hemen ve aynaya doğru yürüdüm.

Altın çerçeveli boy aynasının karşısına geçtiğim gibi kendime çekidüzen vermeye başladım. Her ne kadar Charles'ı kral gibi görmesem ve o da beni koruyucu gibi görmese de kraldı işte... Biraz düzgün görünmem gerekirdi. Üzerimdeki elbisedeki hayali tozları silkeledim, yırtmacımı düzelttim ve normal göründüğümü de biliyordum. Buradaki herkesin üzerinde kürkler, kalın elbiseler vardı ama ben genelde kısa kolluyu tercih ediyordum. Herkese etki eden bu soğuk bana hiç etki etmiyordu. Evet, soğuğu hissediyordum ve algılıyordum çünkü bu bendim, buzulların koruyucusuydum ama üşümezdim.

Elbisemden bakışlarımı çektim ve aynadan gözlerime baktım. Uykumu aldığım için açık mavi gözlerim her zamanki gibiydi, yorgun görünmüyordum ve beyaz saçlarımı da tepeden dağınık bir topuz gibi toplamıştım ama pek uygun olmadığı için tokayı çekip çıkardım ve saçlarımı saldım. Uzun, dalgalı beyaz saçlarımı açtığım gibi omuzlarımı örttü ve düzelmeleri için başımı eğip salladım.

YoldaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin