"Vermemiz gerektiğini bilmiyordum. Boran direkt Deniz hocaya götürdü. Ki bu kadar abartmaya gerekte yok." dedim.

Gece yatağa girince düşünülecekler listesinde birinci sıra: bu hal ve hareketleri sorgula.

Savaş hoca bir şey demeden hâlâ koluma bakarken eğer lafa girmezsem bunun arşa kadar uzayacağını hissedince konuşmaya karar verdim.

"Hocam aslında ben bir şey sormak için gelmiştim." dedim. Kafasını kolumdan kaldırıp gözlerime baktı.

"Derin, Arda ve Boran bir şeyler yapmak istediklerini söylediler ve benim de onlarla gitmem konusunda ısrarcılar. Eğer burda işim bittiyse ve izin verirseniz çıkabilir miyim?" dedim.

Bi an güler gibi oldu. Ama çok aniydi ve sebepsizdi. Bir şey demeden kolumdaki sargıyı dikkatli bir şekilde geri kapattı. Ve masasının diğer tarafına geçti.

"Çantanı getirdiler. Dün kahramanlık yaparkan orada bırakmışsın." deyip bana çantamı uzattı birden bire.

Oha!

Ama nasıl geldi lan bu? İmkansız!

Fakat bu kimin umrumda? Şahsen benim değil.

"Çok teşekkür ederim." deyip büyük bir mutlulukla çantayı aldım hemen. Ayrılamazdık zaten. Bizim yollarımız birdi.

"Değerli bir şey olmalı." dedi Savaş hoca eliyle aşkla baktığım çantayı gösterip. Meraklı duruyordu.

"Evet." demekle yetindim. Oturup hayat hikayemi anlatacak halim yoktu heralde.

Bu çanta gerçekten sahip olduğum en değerli şey olabilirdi.

"Bu arada çıkabilirsiniz. Ayrıca Borana söyle beni arasın. Numaramı da ondan al kesin. Bir şey olursa beni arıyorsunuz direkt." dedi.

Şu an neden dışarı çıkmak için babasından izin almaya çalışan çocuklar gibi hissediyordum?

Bir sey olursa beni arayın ne demektir abi? Sen benim patronumsun. Umarım farkındasındır.

Bir şey demeden kafamı salladım sadace. Çünkü adı üstünde patronumdu ve terslememem gerekiyordu. Eğer konuşsaydım 'sanane lan yalak' deme potansiyelim yüksekti.

"İyi günler hocam." dedim ve hemen odadan çıktım. Huh. Bunu da atlattık.

Hemen asansöre binip 10. katın tuşuna bastım. Aynı zamanda da çantamda eksik bir şey var mı diye bakıyordum. Her şeyin sapasağlam olduğunu görünce neredeyse göbek atacaktım.

Asansör katta durunca indim hemen. Telefonumu elime alıp bildirim var mı diye baktım.

Yoktu.

Şaşırmadım.

Telefonu cebime sıkıştırıp asistanlar yani bizim bizim için olan odaya girdim. Anında bizimkilerin bakışları bana döndü.

Bizimkiler? Ne ara biz olmuştuk aq?

"Ne oldu verdi mi izin?" dedi Derin merakla. Bu kız bu enerjiyi nerden buluyor? Ben 2 dakika geç yemek yesem yerde sürünecek kıvama geliyordum ama Derin sabahtan beri ortada atlı gibi koşturuyordu.

"Bence vermedi. Hatta eline çantasını verip kovdu." dedi Arda elimdeki çantayı gösterip. Bir şey demeden yanlarına gidip oturdum.

"Verdi." dedim. Derin sevinirken Arda ifadesizdi. Boran ise gülümsüyordu.

Borandan tuhaf bir his alıyordum. Hem ayarsız hem de ağır bi tipi vardı. Anlamsız.

"Verir demiştim." dedi Boran. Aklıma Savaş hocanın dedikleri gelince hemen ona döndüm.

BarkınlarWhere stories live. Discover now