Tamam, gitmeden önce de zaten o kızın hamile olduğunu öğrendikten sonra hayatımız oldukça değişmişti. Benimle eskisi kadar ilgilenmiyordu, çalışmaya başlamıştı, sorumluluk alıyordu. Ben yine onun yanında olmuştum zaten. Zorlandığını görebiliyordum çünkü. Ayrıca babam da ona pek yardımcı olmamıştı. Ben de küçük aklımla birlikte onun yanında oluyordum işte. Sonra işi ilerlemeye başlayınca biraz daha açılmıştı aramız. Geceleri çok geç geliyordu mesela ama ben her türlü yanıma geleceğini bildiğim için onu bekliyordum.

Ama sonra birden terfi almış ve birden de hayatımdan çıkmıştı. Yirmi üç yaşında, ailesiyle birlikte Amerika'ya gittiği zaman ben her şeyin farkında olduğum bir yaştaydım, on sekizdim, aslında ama işte üzülmüş ve küsmüştüm bir kere. Bu yüzden de aramalarına cevap vermemiş, onunla iletişime geçmek için çabalamamıştım. Zaten hayatımdan onu çıkartmak benim için yeterince zorken bir de iletişimde kalmak beni daha çok yorardı. Bu yüzden de nadir konuşmuş, annenlerden öğrenmiştim durumunu sadece.

Şimdi ise yirmi üç yaşında bir adamdım ama yine de abimin karşısına geçtiğimde birden kendimi on beş yaşındaki o çocuk gibi hissediyordum. Abisi ile ilişkisinin kopmaya başladığını hisseden, kalp acısı ile uyanan çocuk gibi oluyordum.

"Al bakalım"

Kendi kendime düşüncelere dalsam da benden su bekleyen yeğenimi daha fazla bekletmeyerek su alıp salona döndüğümde hemen bana gülümsemişti.

Beni seviyordu Soomin, biliyordum bunu. Beni çok az görse de seviyordu. Onun şımarık tavırlarına katlanmamın nedeni de buydu zaten. O günahsızdı ve her ne kadar şımartılmış olsa da saf çocuk kalbiyle amcasını seviyordu işte.

"Jungkook, masayı kurar mısın bebeğim? Yemek yapmıştım zaten ben. Annen de birazdan gelmiş olur"

Babam bir eliyle onun dizine yatan abimin saçlarını okşarken bana seslendiğinde olumlu mırıltılar çıkartarak ayağa kalkmıştım. Yemek masasının üzerindeki örtüyü kaldırıp katlarken kapı çaldığında annemin geldiğini tahmin ettikleri için Changbin açmak istemişti. Güzel bir sürpriz olacağını düşünmüştü çünkü.

Fakat yapmak istediği sürpriz ona yapılmıştı. Çünkü gelen kişi annem değil Taehyungdu.

"Merhaba?"

"Merhaba. Ben Jungkook'a bakmıştım ama?"

Onun sesini duyar duymaz adımlarımı kapıya doğru yönlendirdiğimde Taehyung beni görür görmez gülümsemişti.

"Hoşgeldin" demiştim ben de gülümseyerek. "Gel içeri"

"Yok. Müsait değilsiniz sanırım. Önemli değil zaten buradan geçerken gelmiştim sadece. Birkaç blok ötede özel dersim vardı da"

"Sorun yok. Gelebilirsin. Müsaitiz" demiştim başımı iki yana sallarken. O sırada hala yanımızda olan abim atlamıştı lafa.

"Tatlım gelebilirsin elbette. Yabancı değilim ben. Jungkook'un abisiyim"

Taehyung bir an şaşkınca bana baksa da birkaç kez bahsettiğimizi hatırlamış olsa gerek ki hemen normale dönerek elini uzatmıştı.

"Kim Taehyung. Memnun oldum"

"Jeon Changbin. Ben de memnun oldum" diyerek elini sıktıktan sonra biraz geri çekilmiş ve Taehyungun geçmesi için yer açmış, aynı zamanda da bana bakarak gülümsemişti.

"Jimin ve Yugyeom dışında eve gelip giden bir arkadaşının olduğunu bilmiyordum" demişti abim hiç sessizlik oluşturmadan. Gözlerimi devirmeden edememiştim o an.

Equestrian: taekookМесто, где живут истории. Откройте их для себя