Alloo sana vurdum! Senin yerde olman gerekiyordu!

"Efendim?" dedim kolumu sertçe çekerken. Kolumu niye tutuyordu ki? Koridorda olan bir kaç bakış bize dönmüştü bile.

"Ayris Öz?" dedi sorgulayıcı bir şekilde. Ama zaten cavabını biliyor gibiydi.

"Evet." dedim.

"Odamda konuşalım." dedi. Kaşlarım çatıldı. Ne konuşabiliriz ki seninle?

"Ne hakkında?" dedim düz bir şekilde. Gözlerini bir an bile yüzümden ayırmıyordu ve bu da birazdan ona yapıştıracağım 'tecavüzcü' damgasını dememi tetikliyordu.

Allah aşkına şöyle bir zamanda size dikkatle bakan bir karşı cinsten korkmamak mümkün müydü?

"Odama geçelim." dedi sakince. Durup bir etrafıma baktım. Yakında duran iki hemşire 'çaktırmadan' bizi dinlerken bir kaç gözde bizim üzerimizdeydi.

Yani bana bir şey yaparsa en azından dedikoducu hemşirelerin haberi olurdu. İyi bari.

"Tamam." dedim kafamla onaylarken. Yüzü bir anda değişti ama bir kaç saniye sonra eski haline geri döndü.

Ne oluyor ulan?

"Gel asansörle çıkalım." deyip sağ tarafa doğru adımlamaya başladı. Bende ördek gibi takip ediyordum onu.

Yanından geçtiğimiz insanlar ona selam verirken o başıyla bile bir selam vermemişti. Vayy be adam hakkında söylenen çoğu şey gerçek sanırsam.

Mermerden farkı yoktu. Mermer bile böyle mahkeme suratı gibi ifadesiz duramazdı heralde.

Ayrıca boyu 4 metre filandı. Yani düşünün boyu 1.75 olan ben bile onun yanında devede kulak gibi duruyordum.

Asansörlere gelince üstünde 'yalnızca doktorlar ve sağlık çalışanları'nın kullanabildiğine dair bir yazı olan asansöre bindik.

18. kata basınca içimden bir hoay maşallah demedim değil yani. 18 kat ne lan? Ben o kadar kat çıkacağım süre içinde kaç test çözerdim.

Tabi artık ögrenci değildim ama olsun çözerdim yine de. Boş boş kat çıkmaktan iyidir dostum.

Sessiz geçen bir 18 kat çıkma maceramızın ardından önde o olmak üzere asansörden indik. Bu kat acayip sakindi ve sadece 4 tane kapı vardı.

Büyük ihtimalle kendi odası ve toplanma odaları buradaydı.

Savaş Barkın bir kapıyı açıp içeri geçti ve benimde geçmem için kapıda beklemeye başladı.

"Sana bir şey yapmayacağım, merak etme." dedi. Alayla mı ciddi bir şekilde mi söylediğini anlamamıştım.

"Eğer yapacak olsaydınız bile yapacağım der miydiniz?" dedim ve içeri girdim.

"Yalan söylemeyi sevmem. Seni öldürecek bile olsam yüzüne söylerdim." dedi ve gidip masanın önünde duran koltuklardan birine oturdu.

Kendi sandalyesine oturmayıp beni küçük görmediğini belirtmesi hoşuma giderken bende gidip karşısında ki koltuğun ucuna oturdum.

"Açık sözlü olmanız güzelken söylediğiniz şeyleri düşününce tırsmıyor değilim." dedim sakince. Hafif tebessüm eder gibi oldu.

"Ne konuşacağız?" diye sordum onun konuşmasına izin vermeden. Koltukta biraz öne eğildi ve derin bir nefes aldı.

"Dün seni aramıştık bugün gelmen için. Gelmedin." dedi sorgulayıcı bir şekilde.

Gözlerim sonuna kadar açılmak isterken onu zar zor ikna edip normal durmaya zorladım.

BarkınlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin