"Niye öyle süzüyorsun?"

"Kombinin çok şık sevgilim." dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi durdurmaya çalışırken kabanının yakasını çekiştirdi.

"Bence de çok şık, keşke sende böyle rahat gelseydin."

"Bu elbiseyi artık bir yerde giymem lazımdı, kesin fotoğraf çekiliyoruz."

"Hay hay sevgilim."

Asansöre girdiğimiz de son katın numarasına basarak geriye doğru yaslandım. Martin büyük avucunu belime sarmış dururken başımı hafifçe ona döndürüp boynundan öptüm. Hemen bana karşılık başımın üstünü öptü ve derin bir nefes çekti.

Asansör kapıları açılınca parmaklarımız birbirini buldu ve ellerimiz sarıldı. İkimizde derin bir nefes alıp büyük salon kapısına ilerledik. Önünde üç görevli duruyordu.

"Davetiyeniz yanınızda mı?" güler yüzü ile soru soran kıza hafifçe tebessüm edip çantamdan bana gelen davetiyeyi çıkardım. Kız davetiyeye kısaca göz atıp isimlerimiz sordu.

"Masanıza kadar yardımcı olabilmek için isimlerinizi rica edebilir miyim?"

"Ata Martin Aras."

Martin benden önce davrandığı için herhangi bir atak da bulunmadım.

"Ata Bey davetiye de isminiz gözükmüyor, soyadınız Aras ama..." Kız biraz kararsız bir şekilde bize baktığında ben ismimi söyledim.

"Gökkuşağı Yıldız."

Kız isimi hemen bulmuş olacak ki yanında ki arkadaşına döndü.

"Aile masası olarak gözüküyor." dendiğinde Martin ile birbirimize kısa bir bakış atmıştık.

Tam ilerliyordu ki, sonda duran görevli paltolarımızı istedi. Biraz isteksiz bir şekilde çıkarıp ona uzattım ve Martin'in koluna girdim. Ama bu ondan hoşlanmamış gibiydi ki ellerimizi birleştirdi.

"Kadın benim ismimi yazdırmamış bile ama aile masasına oturacağız."

"Sevgilim, sakin ol, aldırış etme o kadına ve burada olacaklara."

"Yavrum, gidelim de bir saniye durmam şurada, şimdi yabancı bir sürü insan..."

İçeride ki gürültüden dolayı birbirimize daha da yaklaşıp konuşuyorduk.

"Martin, ormandan şehire ilk defa inmiş gibi konuşma, takılalım biraz burada gideriz."

"Güzelim çok sakinsin, sanki hergün böyle davetlere katılıyor gibi."

Onun bu dediğine sadece sırıtmıştım kulağına yaklaşıp fısıldadım.

"Unutma ben bir asker kızıyım, albay torunuyum."

"Her seferinde hatırlatacaksın değil mi?"

Başımı aşağı yukarı sallarken oldukça eğleniyordum. Babamın, Martin'e karşı herhangi bir sertliği olmasa da Martin'in yinede geriliyor olması beni eğlendiriyordu.

Martin alnıma hissedilmeyecek derece buse kondurduğu sırada önümüzde bir alkış sesi yankılandı. İrkilerek başımı geri çektiğimde önümüzde olan bir Feride vardı.
Makyajla gizlemeye çalışsa bile gözlerinin altı çökmüştü ve gözleri oldukça yorgun bakıyordu. Büyük ihtimal Martin'le konuşmasından sonra toparlanamamıştı.

"Biricik çiftimiz de gelmiş." elinde ki kadehle biraz zor alkışlamıştı ama bu neredeyse bütün davetlilerin dikkatini çekmişti.

"Bende gelmeyeceksiniz diye endişelendim, netice de gelinimizle ilk görüntülenmen olacaktı."

GÖKKUŞAĞIDär berättelser lever. Upptäck nu