44.Bölüm "Kızımı vermiyorum"

510 15 1
                                    




                                                   

Merhaba, nasılsınız? Yeni bölümü gün içinde çok beklediniz biliyorum ama bende son kısmı fırsat bulup bir türlü yazamadım şimdi bitirdim ve hemen paylaşmak istedim en azından bekleyenler ve sabah hemen okumak isteyenlere haksızlık olmasın dedim.

Bölümün düzenleyemedim eğer yapsaydım bölümün gelme süresi daha da uzayacaktı o yüzden yazım hatam olmuşsa kusurma bakmayın.

Bunun dışında Altuğ ve Azra'nın bir kısımda yakınlaşmaları var okumak istemeyenler için başladığı ve bittiği yerde ❗❗❗kırmızı ünlem işareti koydum istemeyen o kısmı atlayabilir bilginiz olsun.

Bölüm çok uzun oldu o yüzden özellikle Ebru ve Emre bekleyenler onlar bir sonraki bölüme kaldı kusura bakmayın inşallah bölümü erken tamamlayıp paylaşırım.

Bölümde Ömer ve Yeşim var çok merak ediyordunuz mesaj kutum dolup taşıyordu onlar hakkında lütfen yorum yapıp düşüncenizi belirtin çünkü ona göre ileride hikayeye dahil edeceğim.

Keyifli okumalar dilerim...

ALTUĞ & AZRA

Altuğ gözlerinin içine masum bakışlarıyla bakan kızının önünde eğilip boylarını eşitledi ve onun güzel yüzünü okşayıp saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

Altuğ için hayatın bir yarısı Azra'yla yeniden bir araya gelmeleri diğer yarısı baba olmayı isteyip bu küçük mucizeyi evladı olarak bağrına basmasıyla yeniden başlamıştı.

Babalık duygusunu yüreğinden hissediyordu. O şahane güçlü istek sevgiyle harmanlamıştı. Beren Altuğ'un kızı küçük mucizesiydi... Yakında resmi olarakta onu üstüne alacaktı ve bir ömür yanında olacaktı Beren.

"Ben hiss konuşmazdım. Beni biyakma."

Altuğ elinde oyuncak bebeğini sıkı sıkı tutmuş dudakları ha ağladı ha anlayacağını belli ederek büzülen Beren'r Altuğ sevgi dolu gözleriyle baktı.

"Bebeğim ama ben büyüklerle buluşacağım senin için pek uygun olmaz hem bak Funda teyzen ve Cemal deden evde daha önce de onlarla yalnız kalmıştı burası da senin evin tıpkı Amerika'daki evimiz gibi."

"Ama ben seni istiyorum söss konuşmicam."

Altuğ'un içi sızladı. Beren bu sıralar kendisine daha da bağlanmıştı ve evden çıkmak zor olmaya başlamıştı. Amerika'daykende her sabah işe giderken zorluyordu Beren ama türkiyede haklı olarak daha düşkündü çünkü tedirgin bir çocuktu. Yaşadıkları kolay değildi.

Yanağını öpüp saçlarını okşadığı küçük beden kucağına sığınıp başını omzuna yan yatırıp bacaklarıyla belini sardı.
Beren'in yaralı bir ruhu kalbi vardı biliyordu Altuğ ama bir kez olsun nasıl olacak demiyordu...Kızıyıdı küçük mucizesi ve onunda güven duygusu sevgi yumağı içinde büyümesi için elinden geleni yapacaktı.

"Ben nereye gidersem gideyim mutlaka sana geleceğim bunu artık biliyorsun değil mi?"

Beren içini çekti ve korkuyla kaplı kalbinden gözlerine ulaşan yaşları bir bir bıraktı Altuğ'un boynuna sıkı sıkı sarıldı. Bu çocuğun pedagog tedavisi evet devam ediyordu ama Altuğ onun ne zaman bir aileye sahip olduğunu bilecekti işte o zaman daha kolay her şeyin halledileceğini düşünüyordu.

Kucağında kızı salona yürüdü Altuğ koltuğa oturup karşı duvardaki biyik saate baktı. Baba olduğunu şuan daha çok hissediyordu Altuğ. Bir çocuğa sahip olmak için illa kendisinden bir kan olmasına gerek var mıydı? Kimine göre katı süratle gerek varken Atuğ gibi kimileri ise yaradışının hamurunda özünde salt bu duyguları hissedip kabul ediyordu.

AŞKIN ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin