1. BÖLÜM

2.9K 127 95
                                    

DOKUNULMAZ 

Bir Sevda Masalı

Gözümü açtığımda hiç tanımadığım bir yerdeydim. Çok lüks bir yerde olduğum kesindi. Buraya nasıl geldim bilmiyordum. Etrafıma bakındım, tanıdık bir şeyler aradım ama eminim ki daha önce görmediğim bir yerdi burası.

Çok rahat ve büyük bir yataktayım. Hemen üzerimi kontrol ettim. Tüm kıyafetlerim üzerimdeydi. Hiç anlamıyorum burada işim ne, nasıl geldim? Ya da nasıl getirildim?

Biraz kendime geldikten sonra, merak ve korkuyla etrafıma bakındım. Yataktan doğrulduğumda aynadaki yansımam, vücudumun neden acıdığını bana açıklıyordu.

Yüzüm morluklar ve çürükler içerisindeydi. Saçlarım koyun yünlerinin, yumuşatmak için dövülmüş ve atılmış hali gibi dağılmış ve kabarıktı. Aynadaki kadın gözlerini gözlerime dikmişti. Benden daha korkmuş bir halde bana bakıyordu. İlk görüşte ürktüğüm bu yüz şu anda bana tanıdık geliyordu ama nasıl bu hale gelmişti anlayamamıştım.

Bir kaza geçirmiş olmalıydım bu hale gelebilmek için fakat öyle bir kayıt yoktu hafızamda. Cevabını bilmediğim sorularımı çözmeye bu odayı araştırarak başlamıştım.

Bulunduğum odada büyük bir dolap ve neredeyse odanın her tarafında boy aynaları vardı. Dışarı çıkmak için üç kapıdan birine, yatağın yanındakine doğru adım attım ama kapı kilitliydi. Korkum büyümeye başladı. Dolabın yanındaki kapıyı açtım. Muhteşem bir banyoydu burası. Banyoda devasa bir ayna, diş fırçası, taraklar, bakım ürünleri, şampuanlar, kremler, makyaj malzemeleri yani bir kadına lazım olabilecek her şey ve daha fazlası vardı. Banyodan çıkıp sonuncu kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açtım.

Şaşkınlıktan dilim tutulacaktı neredeyse. Onlarca kadın, hepsinin yüzünde aynı ifade: Korku, merak, şaşkınlık... Onlardan tek farkım yüzümde oluşmuş çürükler ve şişliklerdi. Temkinli bir şekilde birine yaklaşıp neler olduğunu sordum. Ama aynı dili bile konuşmuyorduk. 

Anadilim haricinde İngilizce ve çok az Almanca biliyordum. İlk kez gördüğüm bu kadınsa Fransızca olduğunu sandığım bir şeyler söyledi. Başka birine daha sordum, o da anlamadığım şeyler mırıldandı. Sonunda dilinden anladığım biri, şükür. "Burası neresi? Ben neden buradayım? Nasıl getirildim? Siz kimsiniz?" Soruları peş peşe sordum ama o da benim gibi hiçbir şey bilmiyordu. Hepimiz panik içinde neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Beni gören kadınlar ise sanırım bir kat daha fazla korkuyordu.

Gördüğüm ilk kapıya doğru ilerledim. Açmayı denedim ama nafile. Üşenmeden gördüğüm her kapıyı zorladım, hepsi kapalıydı. Cama, elime aldığım ilk sert eşyayı fırlattım. Bu camları nasıl bir maddeden yapmışlarsa hiçbir şey olmadı. 

Camların arkası ise panjurlar yüzünden görünmüyordu ve bulunduğumuz yerden açmamız imkânsızdı. Bir çıkış yolu olmalıydı. 

Saatler ilerliyordu ama durumumuzda bir değişiklik yoktu. Her odaya bakıyoruz, neredeyse hepsi birbirinin aynısı. Bu bir kâbustan farksızdı.

Diğer kadınlar da benim gibi hiçbir şey bilmiyorlardı. Tek hatırladığım ise şehir merkezinde işlerim vardı ve bankaya doğru ilerliyordum. Sonrasında ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Yokluğumda kızım, eşim ve ailem meraktan çıldırmışlardır...

Hava kararmaya başlarken evin bütün ışıkları kendiliğinden yandı. Öyle canlı bir ışık ki gözlerim kamaşmıştı.

"Birlikte mutfağa geçelim." dedi adının Ayşe olduğunu öğrendiğim arkadaş. Kendimize dolaptan bir şeyler aldık ve atıştırdık. Gece yarısı oldu. Fakat burada ne işimiz olduğunu hala anlayamadık. Kim tarafından, nasıl ve neden buraya getirildik?

DokunulmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin