"Senin prens kriterlerin beni anlatıyor." Dedi alaycı bir ciddiyetle. Dalgaya vuruyordu. "Bırak onu. Sen asıl beni kaçırma. Belki bir ülkenin prenses olamazsın. Ama Kars'ta bir kraliçe olabilirsin."

Konuyu dağıttığı için ona minnettar gözlerle baktım. Söyledikleriyle kahkahama engel olamadım. Bizim aşiret çocuğuna bak sen. "Zaten planım o. Sonuçta bütün kızların peşinede olduğu bir çocukla boşuna zaman harcayamam. İlk fırsatta seni kendime aşık edip aşiret gelini olacağım."

"Biliyordum!" Masaya vurup geriye yaslandı. "Baştan beri planın buydu." Benimle birlikte gülerken onu izledim. İçten gülünce gamzesi belli oluyordu. "Peki eni sevgilini eski sevgilinle ne zaman tanıştıracaksın?"

Sorusuyla afalladım. "Yeni sevgilim?"

Ayağa kalkıp etrafında bir tur döndü. Bu çocuk ilk tanıştığımda böyle biri değildi. Soğuk nevalenin önünde gideniydi.

Sanki benimle dertleştikten sonra bana bir adım daha yaklaşmıştı. Ben onun için ne ifade ediyorum tam olarak bilmesem bile, değerli olduğumun farkındaydım.

"Karşında duruyor. Daha önce tanışmadık galiba. Ben Özgür Deniz Cellat, sevgilinim."

"Memnun oldum Deniz bey." Dedim gülüşümü saklamadan. Çalan telefonunu masadan alıp ekranına baktı bir süre. Açmadı ama yüzü düşmüştü. "Oturmayacak mısın?"

"Ben şu telefona cevap verip gelsem olur mu?"

Başımı olumlu anlamda salladım. Çıkışa doğru yürürken gözlerime onu izledim. Telefonu yanıtlayıp kulağına götürürken bir yandanda cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkarıp dudaklarının arasına sıkıştırdı. Çakmakla ateşe verip uzun bir nefes çekti. Telefondaki sese ne söylediyse sinirlenmiş ve kaşlarını çatarak cevap veriyordu. Sigara dumanını bir sakinleştirici olarak her bağırışından sonra içine çekiyordu. Yüzü yeni traş edildiği için pürüzsüzdü. Bu yüzden sıktığı çene kası belli oluyordu.

"Selam prenses." Karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle sıçardım. Denizi izlemeye çok dalmıştım.

Levent yüzündeki gülüşüyle karşımda oturuyordu. Hastaneye geleceğini tahmin ediyordum zaten. Şaşırdım dersem yalan olurdu. "Selam Levent." Dedim yüzüme bir tebessüm yerleştirip.

Güçlü olmalısın Cemre. Güçlü ol.

Direğini masaya dayayıp bana doğru eğildiğinde mimiksiz yüzümle onu izliyordum. Levent ve ucuz hareketleri. "Özledin mi beni? Bence çok özledin."

Alt dudağımı sarkıtıp dudaklarımı hafifçe büzdüm. "Sen kendini ne güzel kandırıyorsun öyle." Dedim alayla.

"Ne kadar daha uzayacak bu küslük prenses? Çocuk muyuz biz?"

"Küslük? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Karışıma oturmuş gevşek gevşek çocuk muyuz biz falan?" Sinirle ayağa kalktım. "Senin çocuk olduğun belli ama ne çocuğu olduğun konusunda emin olamıyorum."

Bağırışımla birkaç göz bize döndüğünde umursamadım. Küfür etmemek için yanağımın içini ısırdım. Sakinleşmeyeceğimi anladığımda bağırmak için tekrar dudaklarımı araladım. Ama koluma dolanan ellerle sustum.

"Sevgilim," Deniz çatmış kaşlarıyla bakışlarını gözlerime sabitledi. "Bir sorun mu var?"

Kurtarıcı melek misin be adam? Ne güzle Yanımda bitmiştin öyle.

"Hayır, hayır sevgilim. Bir sorun yok." Dedim sakince.

"Bir sorun var." Aramızdaki giren sesle Denizin bakışları Levent'e döndü. Sandalyeye iyice yayılmış en gevşek haliyle bize bakıyordu.

"Çözelim o zaman." Deniz sakince başıyla onayladı. Kalktığım sandalyeyi çekerek benim oturmamı sağladı. Ardından yan masadan bir sandalye çekip yanıma oturdu. "Sorun nedir?"

Alayla güldüm. "Sorun bu kişiliksiz kişinin varlığı."

"Hahaha prenses." Levent alayla bana güldüğünde yüzüne yumruk atmamak için hiçbir sebep bulamadım.

Sinirden bacağımı oynatırken Deniz sakin olmam için elini omzuma doladı. Kulağıma eğilip benim duyacağım kadar fısıldadı. "Sakin ol sülük."

Levent yerinde huzursuzca kıpırdandı. "Kolunun altındaki kız benim sözlüm."

Deniz boğazını temizlemek için öksürüp boğazını temizledi. "Öncelikle 'kolunun altındaki kız'  diye betimlediğin kızın bir adı var, Cemre. İkinci olarak sen kimsin?" Dedi alayla.

"Ben Levent Baysal da" dedi Levent elini uzatmadan. "Asıl sen kimsin?"

"Soyadınız tanıdık geliyor fakat çıkaramadım." Dedi Deniz arkasına yaslanırken. "Ben Özgür Deniz Cellat."

Levent duyduğu isimle dikleşti. "Demek gizemli ortak sensin."

"Neler oluyor Deniz?" Dedim anlamaya çalışmaktan yorulunca.

Deniz biraz düşündükten sonra anlamış gibi bana döndü. "Son gelişimin sebebi buradaki bir şirkete ortak olmamızdı. Şirket başarılı bir şekilde kazanç elde ederken bilinmedik bazı nedenlerle batmak üzereydi. Şirket sahibi bize makul bir ortaklık sunup Cellat Grup'a girmek istedi. Bizde şirket hisselerinde çoğunluğun bizde olması şartıyla ortaklığı kabul ettik. Fakat son düzenlemerde şirket sahibi bütün hisselerini oğluna bırakacağını söylemişti." Tek nefeste açıkladığında tesadüfe okkalı bir küfür savurdum. Gözlerini benden ayırıp Levent'e döndü. "Sanırım sizde Latif Baysal'ın oğlusunuz."

"Evet." Dedi Levent düz bir sesle. "Ortak olduğumuza göre bundan sonra çokça görüşecek gibiyiz."

Deniz başını iki yana salladı. "Maalesef uzun bir süre buradaki işlerimi uzaktan yürüteceğim. Belki başka zamanlarda görüşürüz."

"Neden?"

Deniz ayaklanıp masanın üzerinden benim çantamıda aldı. "Cemre'yi ailemle tanıştırmak için Kars'a gideceğiz." Levent'in yüzü düşerken Deniz mimiksiz şekilde bana döndü. Elini kalkmam için uzattığında tedirgince gözlerine baktım. Tutmayacağımı anladığında bana gülümseyip elini indirdi. Ayağa kalkıp derin bir nefes aldım.

Sadece elini tutacaksın Cemre.

Denize bakmadan parmaklarımızı birbirine geçirip elini tuttum. Boşta kalan parmakalarımı da koluna doladım. "Gidelim mi sevgilim?"

"Memnun oldum, Levent bey." Deniz Levent'e başıyla küçük bir selam verdikten sonra benimle birlikte kafeteryadan çıkıp otoparka yürüdü. Leventin görüş alanından çıktığımızdan emin olunca Denizden ayrıldım.

"Her şey için teşekkür ederim Deniz." Dedim bakışlarımı gözlerine çıkarırken.

"Teşekkür için yapmadım sülük. Hadi arabaya geçelim."

"Hayır hayır ben taksiyle eve dönerim." Dedim telefonumu çıkartıp rehberime girerken.

"Olmaz." Dedi düz bir sesle. "Çünkü Kürşat beni yemeğe davet etti."

"Bekliyordum böyle bir şey." Kürşat'ın yaptığı şeye tebessüm ettim. Beni korumaya çalışıyordu. Büyük ihtimal bu yemek Berkenin fikriydi. "O zaman gidelim."

Bana eliyle arabaya yürümem için işaret yapınca yürüdüm. "Prenses!" Levent'in sesi beni tekrar durdururken içimden sabır diledim.

"Yine ne oldu Levent?" Dedim öfkeli çıkan sesimle.

Yanıma gelip yüzündeki tiksindiğim gülüşüyle sadece bana bakıyordu. Gözleri bir an olsun benden ayrılmıyordu. "Sevgilinin ailesiyle tanışmadan önce bilmem gereken bir şey var." Başımı salladım ne dercesine. "Sevgilin nişanlı."

MAVİ PAPATYAWhere stories live. Discover now