Noen som venter foran huset

En başından başla
                                    

Zhan şok olmuş bir şekilde oturduğu koltuktan hışımla kalkıp yanında ona boş gözlerle bakan çocuğa baktı. Yibo istifini bozmadan kendisine bol gelen eşofmanın ceplerine ellerini atmış, dağılmış saçlarıyla kendisine bakıyordu.

"Sen ciddi misin? Hafta sonu ve evde oturmayı mı düşünüyorsun? Yibo burası Norveç! Gezebileceğin çok...çok fazla yer var."

Zhan heyecanlı bir şekilde konuşup Yibo'nun etrafında dönerken Yibo bu gürültülü genç ile ne yapacağını bilemez bir şekilde ayakta dikildi. Zhan bir türlü susmuyordu.

"Aman Tanrım, iyi ki gelmişim buraya! Gelmesem akşama kadar evde oturmayı planlayıp böyle duracaktın demek. Üniversitede ilk yılın ve böyle mi harcıyorsun günlerini?"

Zhan hala konuşurken bir yandan telefonunu çıkardı. Saat öğleyi çoktan geçmişti. Tecrübelerine dayanarak yeniden hava durumuna baktığında geceleyin bulutlu olacağını görünce aklındaki tilkiler iş başı yapıp aklına türlü türlü düşünceler getirdi. Yibo bu esnada ayakta dikilmeyi bırakıp oturmuştu.

"Akşam hava güzel olacak gibi duruyor. Nereye gitmek istersin?"

Yibo geldiğinden beri sadece üniversitenin çevresini gezmişti. İhtiyaçları dışında çok fazla dışarı çıkmamıştı, Bu yüzden Zhan'a ne cevap vereceğini bilemedi ancak karşısında bir yerde duramayan kişi Yibo'nun bakışlarını görünce başını olumsuz bir şekilde sallayarak yeniden telefona döndü.

"Stavanger Limanına gittin mi?"

Yibo, Haikuan onu havalimanından aldığı gün; uzaktan, arabayla şehrin içinden geçerlerken görmüştü. Başını sağa sola salladığında Zhan dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi.

"Güzel. O zaman bugün göreceksin."

Yibo iç geçirerek mutfağa giden Zhan'ın ardından bakarken, Zhan yeniden gürültülü bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Kesinlikle inatçı bir çocuktu. En azından, Yibo'yu harekete geçirecek kadar inatçıydı.

"Az önce otobüs biletlerini aldım. Kalkmak zorundasın! "

Yibo, Haikuan dışında biriyle dışarı çıkacağı için hafiften gerilse de bu kişinin Zhan olacağı nedense bir yandan kendisini rahatlatmıştı. Norveç'e geldiğinden beri bir tane bile yabancı arkadaşı olmadığı gibi, kimseyle konuşmamıştı da. Tüm fakültenin Zhan'ı tanıyor oluşundan dolayı bir ara yabancılarla nasıl anlaşması gerektiğini Zhan'a sorması gerekiyordu. Çünkü ilk haftadan İskandinav mitolojisi dersi için grup ödevi maili atılmıştı ve Yibo'nun grup arkadaşı yoktu bile.

Zhan mutfakta Yibo'nun dolabından aşırdığı abur cuburu yerken Yibo üstüne çeki düzen vermek için odasına geçti. Bir yandan da Zhan'ın hala çocuğa laf anlatır gibi durmadan bir şeyler anlatmasını sabırla dinliyordu.

"Liman soğuk oluyor akşam. Kalın giyin. Her ihtimale karşı okul kimliğini al yanına. Balık sever misin? limanın ilk hangi kısmını gezdirmeliyim?"

Zhan'ın bitmez tükenmez soruları devam ederken Yibo hazırlanmış, evden çıkmak için üstüne kalın paltosunu geçirmişti. Otobüsün kalkacağı yere gitmeden önce Zhan'ın kalın bir şeyler giymek için yurda uğraması gerekiyordu. Zhan tek başına hızlıca yurda uğrayıp geleceğini söyleyince Yibo, yurda kadar yürümek istediğini söyleyip Zhan'ın ardından peşine takılmıştı.

Hızlı adımlarla yurdun önüne geldiklerinde Yibo durup Zhan'ın onu yönlendirmesini bekledi. Zhan üçlü bloğun tam ortasındaki yeşil binanın önüne geldiğinde Yibo meraklı bakışlarını binanın üzerinde gezdirdi. Ailesinden dolayı hiçbir şekilde herhangi bir yurtta kalmadığı için içini merak ediyordu. Ama yabancıların içeriye girişinin yasak olduğunu elbette biliyordu.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin