2. Bölüm

43 1 0
                                    

Hafif cekik, elaya yakın olan gözleri, düz bir alın, hafif bit gülümsemeyle ortaya çıkan gamzeleri ve harika bir agız yapısı karşısında bir an duraksadım sonra tekrar özür diledim

-Önemli degil, cevabını aldıktan sonra yanından ayrıldım, fotograf çekmeye devam etsem iyi olacak sanırım, yüzüm kızarmadan önce. Bir iki resim daha çektikten sonra arkadaşlarla gittiğimiz kafeye yakın oldugumu farkettim. Gidip biraz oturayım dedim. Oturduktan sonra bir dilim pasta ile beraber bir bardak meyve suyu istedim. O eşsiz manzara eşliginde yemeye başladim. Sanırım yemekler yanında manzara icinde para alıyorlar, biraz pahali bir kafe oldugunu göz önune alırsak. Gecen geldigimizde benim oturdugum yerin aksine, orta tarafta oturuyorduk, iste tam orada.......... bi dakka bu az önceki çarpıstığım çocuk birisiyle oturmus konusuyor. Bir iş görüşmesine benziyor neyse önüme dönsem iyi olacak. Neden tek başıma oturuyorum ki. Hic sevmem yalnız oturmayı.


Aceleyle önümdekileri bitirip hesabı ödedikten sonra kafeden cıktım. Merdivenlerden indim. Yukarı dogru yol aldım. Alışveriş merkezini gezmeye karar verdim, girdim iceriye bir dükkana girdim ilk gözüme çarpan gömlek cok hoştu. Lacivert ve sütlü kahve renkli kareli bir gömlek denedigim zamanda cok hostu uzerimde. Altınada kahve rengi dar bir pantalon aldım iyiki yanıma para almışim. Magazadan cıktım bır ayakkabı dukkaninda cok guzel bır ayakkabı gördüm. Girdim içeri denedim çok hoş ve rahat bir ayakkabıydi. "Bunu almalıyım" dedim kendi kendime, ama param yoktu. Tek numara kalmıs. Malesef magazadan ayrılmak zorundayim. Üzgün bir sekilde alışverıs merkeinden ciktim. Hava kararmaya baslamis. Gün batımında bir iki resim daha vektikten sonra havanin soğuduğunu farkedip hırkamı giydikten sonra bisikletimin yanına gittim, kulakliklarimi taktim ve evin yolunu tuttum.
Boyle durumlarda insan ne düsünür, ne düşünmeli? O an aklına ne gelirse dimi.... ben neden bisey düsünemiyorum. Sadece koca bir bosluk Boş düşüncelerle kulağımda çalan şarkıya odaklanarak eve geldim. Bisikleti garaja koydum, eve girdim. Üzerimi değiştirip aşağıya indim. Yemek yiyecektik, abim henüz gelmemişti. Annem, babam, kardeşlerim otururken abimin doğumgününe 3 gün kaldığı aklıma geldi hemen o gelmeden ortaya fikri attım ''SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ'' babam biraz itiraz etse de o da tamam dedi. Abim gelince konu değişti. Evet bana iş çıktı. Oley böyle olayları organize etmeyi çok seviyorum. Yemeği yedik, çaylar falan derken çayımı aldığım gibi bahçeye fırladım. Biraz düşünmem  lazım. Nerede, nasıl yapcam, abimin arkadaşlarını nasıl bulacağım. önce sakin olmalıyım. İçeri girdim. Annem hariç hepsi odalara çekilmişti. Anneme yardım ettikten sonra yukarı çıktım. Kamerama gözüm kaydı. Uzun uğraşlar sonucu odama yaptırdığım arkadaki kırmızı odaya gidip resimleri çıkardım. Çok güzel bir resimler çekmişim. O kadar güzel ki resimler. Aaaa.... bi dakka bu çocuk. Kadrajın köşesinde görülüyor. Bilerek çekmeye çalışsam bu kadar olur. Gülümser halde yakalanmış.. Ama bu olmaz ki bir daha görmeyeceğim birisi o. Ama ne kadar da tatlı ya. Tamam Melis sakin ol. Bu resmi çerçeveletsem güzel olacak.  nasıl olsa resmin bir ucunda görüldüğü için kimse bişey anlamaz. Çocuğu bidaha görmem imkansız. İki gün sonra kaldırırım. Çekmeceden aldığım boş çerceveye yerleştirdim ve çalışma masamın üzerine kiydum.

Acaba bidaha karşılaşır mıyız? Aman Melis böyle şeyler ancak dizi-filmlerde olur. Oooooo saat kaç olmuş. Uyuma zamanı, yine pencereden dışarı hayaller kurarak uyumuşum.

Sabah uyandım kahvaltıya indim. Bir yandan yemek yerken, bir yandan da doğum günü için bişeyler düşünüyordum. Acaba kuzenimin kafesinde kutlasak nasıl olur?... Harika olur ya, tamamdır. Anneme bugün oraya gideceğimi söyledim. Bişeye ne kadar kafayı takarsam onu yaparım annem bunu bildiği için pek bişey demedi. Anneme yardım ettim ve kuzenimin kafesine gittim aramız pek iyi olmasa da kuzeniz sonuçta, küslük olmaz. Konuşuruz, böyle şeylerle de bayağı ilgilidir. Kafeye girdim asla selam vermemezlik yapmaz. Havadan sudan konuştuk. Sonra doğumgünü meselesini açtım, beklediğim gibi kabul etti ozaman geri kalan düzeni planlamak. Kafeye baktığımda gayet modern dizayn edilmiş, ahşab duvarlardan oluşan büyük bir kafe işte. Tam partilik bir yer, aydınlatmada iyi yani kafe beni uğraştırmayacak çok şükür. Peki abimin arkadaşları onları nasıl çağıracağım kuzenime teşekkür ettim ve kafeden ayrıldım eve gitmeliydim bisikletle giderken bir yandan arkadaşları nasıl çağıracağımı düşünürken tabi yaa abim banyoya girdiği zaman telefonunu alabilirim. Evet bu da tamam. Geriye bir hediye kaldı. İnanmıyorum en önemli şeyi unutmuşum. Ne alcam peki? En büyük sıkıntım bu şimdi, yolumu bir mağaza bulmak için çevirdim. Ne almalıydım? Erkekler için çok güzel kıyafet, ayakkabı, saatler var. Erkek kıyafetlerini daha çok seviyorum nedense, Ama şuan hiç bişey seçemiyorum. En iyisi ayakkabı almak Mağazadan içeriye girdim, aman Allah'ım neden erkekler için böyle ayakkabılar var? Of ya karar vermek çok zor olacak sanırım, derken gözüme tabanı beyaz, kendisi siyah bir ayakkabı ilişti. Çok hoş duruyor bunu alacağım.. Ve aldım. Mağazadan çıkıp eve gittim bir yandan anneme yardım ediyor, bir yandan da abimi gözlüyordum. Arkadaşlarının numarasını almam için banyoya girmesi mükemmel bir zamanlama olacak benim için. Abim banyodan çıkmadan numaraları aldım. Akşam yemek yerken abim sofraya oturmadan, babam çalıştıkları yerden bi-iki kişinin de geleceğini söyledi. Tabi abim gelince konu değişti hemen. Gece vakit geç olup herkes odasına gittiği zaman benimde canım sıkılgan halde odama çıktım. Bugün resim yapsam nasıl olur? Uzun zamandır bişeyler karalamıyorum. Küçüklüğümden beri resim yapmayı çok sevmiş, her mutlu olduğum anda resim yapmışımdır. Karalama kalemleri ve resim kağıdını önüme koydum, aklıma ilkokulda resim hocamızın bize okul duvarına çizim yapmamızı istediği gün gelmişti aklıma.

Hocanın bize teklifini duyar duymaz çok sevinmiştim. Bir grup arkadaş hemen ne yapacağımızı düşündük ve deniz altı yaptık. Boya ve fırçaları aldık ama ellerimizle boyamıştık. Okulda ki herkes çok beğnmişti.. Aslında annem izin verse odamın duvarlarını da boyamak istemiştim ama olmadı, tecrübeli bir boyacıya boyatıldı. Aslında bakarsan ne kadar da zaman geçmiş resim yapmayalı. Elim çenemin altında gökyüzüne bakarken saati gördüğüm gibi kalem kağıtları kaldırıp yatağıma uzandım. Gecenin 3'ünde annem odama gelse, bir güzel azar çeker. Hiç gerek yok. Yatağıma uzandım yine pencereden dışarı bakarak düşünüyordum. Zaman ne çabuk geçiyor,  günler nasılda akıp gidiyor. Bir uğraş buluyoruz kendimize ona tutunuyor, günlerimizi onunla uğraşarak geçiriyoruz. Sonra o uğraşla işimiz bittikten sonra br boşluğa düşüyor, garip bir burukluk oluyor içimizde, sonra yeni bi uğraş çıkıyor karşımıza ve keyiflenip onunla uğraşmaya başlıyoruz.... Aman yine bağladım psikolojiye. Neden psikolog olmadım ki sanki, gidipte mimarlığı seçtim. Resim veya güzel sanatlar değilde, sağlık bölümü değilde neden mimarlığı seçtim. Bende hatırlamıyorum. Ama pişman olduğumda söylenemez....


Gözümü pencereden aynama oradanda yüzüme yansıyan güneş ışığıyla açtım. Abim çıkmak üzereydi, Çıktıktan sonra arkadaşlarını aradım ve davet ettim. Gün boyunca anneme doğum günü için yemek hazırlamak için yardım ettim. Anneme söylemiştim dışardan söyleyelim diye ama kabul etmedi, pek güvenmez dışardan gelen yemeklere. Sadece pasta siparişi verdim, o da daha önce hiç pasta yapmadığı için.


Gece yatağa başımı koyar koymaz uyuyakalmışım. Nekadar heyecanlanmışım ki sabah erkende uyandım. Önce kendmi ardımdan da odayı topladıktan sonra kahvaltıya indim. Abime çaktırmamamız lazımdı herşey olağan olması gerekliydi. Abim gittikten sonra yukarı hazırlanmaya çıktım, sonra saatin erken olduğunu farkedip, anneme temizlikte yardım edeyim dedim. Bayağı zamanımı aldıktan sonra nihayet hazırlanabilirim, önceden hazırlanmam lazım ki abim geldiğinde bir bahaneyle hemen çıkmamız gerekliydi. Ogün mağazadan aldıklarımı giymek istedim, keşke o ayakkabılarda olsaydı. Neyse artık. Saçımı tararken annem odaya gelip bana bir paket uzattı:


-Bu sana gelmiş. Şaşırmıştım bana kimden hediye gelcek ki.


-Bana mı? dedim tereddüt ederek kutuyu aldım elime. Herhangi bir adres veya isim yoktu. Asıl sürpriz içindeymiş. Açtığım gibi şok geçiriyordum neredeyse. Nasıl olabilirdi bu. Keşke başka bişey isteseydim. Ogün mağaza da tek numara kalmış ayakkabı bu. Donup kalmıştım, bir yandan da annem kimden geldiğini sorup duruyor. Bilmediğimi söyledim odadan çıktı. Bir yanım çok sevinirken diğer yanim meraktan çatlamak üzereydi. ayakkabıları giydim, hala şaşkınlık vardı üzerimde, derken kutunun içinde ki nota gözüm kaydı: Bu ayakkabı başkasının ayağında, senin ayağına yakıştığı kadar yakışmazdı

TESADÜFLER SİLSİLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin