48. Kader -part 2-

Start from the beginning
                                    

"Buraya geleceğini biliyordum ama onun için neler yapacağını öğrenmeliydim genç adam, beklenen için kendinden vazgeçmeye hazır olduğunu bana kanıtlamalıydın," diyerek Eran'ın yanına yaklaştı. "Onun için en büyük korkuna kanat açabilecek kadar cesur olduğunu biliyorum artık."

Hemen yanına oturan kadının yüzüne baktı Eran. Ateşkanın alevleriyle çok geçmeden kör olduğunu gördü. Buna o kadar da şaşırmadı, korkusunu bilmesine, Amenia için bunu yaptığını söylemesine daha çok şaşırdı. Ağzını açıp soracağı sırada öksürmeye başladı.

"Kaderinde şartlar ve zaman ne olursa olsun ona kanat olmak var genç adam. Bunca zaman içindeki o boşluk hissi, kalbinin körlüğü ancak onun dokunuşuyla ışığına kavuştu. Her şeyden önce kalbine sırt çevirmedin, inandığın, hayal kurduğun geleceğinden kendin vazgeçtin. Ve şimdi buraya geldin. Artık her şeyi size anlatmamın zamanı Eran. Beklenenin gerçekleşme zamanı."

Ayağa kalkan kadını izledi şaşkın bakışlarla, neler olduğunu tam olarak anlamıyordu. Sorması gereken sorular vardı. Nefesini toplayıp etrafına bakındı. Kadının körken elinde bir örtüyle gelmesi, Eran'ın suya atlayacağını bilmesi ve daha tuhafı sadece kendi içinde çarpıştığı ikilemleri bir bir söylemesi genç adamı allak bullak etmişti. "Nasıl?" dedi "Bütün her şeyi nasıl bildin? Bunca zaman kafamın içinde benimle nasıl konuştun? Yoksa Mu için mi çalışıyorsun sen de? Şu yanındaki yaratık! Onu hatırlıyorum, ormanda bana saldıran makton oydu! Onun zehriyle mi düşüncelerimi okumaya başladın yoksa? Yoksa duyduğum gülme sesi de mi hayal? Amenia burada değil mi?" peşi sıra kesilmeyen sorularla bakışları keskin bir maviye büründü.

Bir cevap vermeden evvel gülmeye başladı kadın, tutamadı kendisini. Eran'ın söylediği sorular bir o kadar saçma ve komik gelse de açıklama yapmazsa genç adamın yanılmasına sebep olabilirdi. "Sorularına gülmeme lütfen kızma genç adam, gerçekten aklının karıştığının farkındayım. Bilmelisin ki kaderin akışını sağlamak dışında bir şey için çalışmıyorum. Espero ile daha önceden karşılaştığını biliyorum, bana pek de hoş olmayan tanışma faslınızı anlattı. O leş kokusu içinde Bakhu'yu ararken kendini korumak için sana saldırmış," dediğinde kafasını kadına yaklaştırdı makton. Canavarın gözlerindeki hırçın bakışı Eran okuyabiliyordu. Üstelik kadın bir de Bakhu'dan bahsediyordu.

"Maktonu oraya sen mi gönderdin?" diye sordu Eran.

"Espero, orada çok önemli bir şey arıyordu."

"Bana daha çok Bakhu'nun leşini kemiriyor gibi gelmişti."

"Elbette hayır, onu diğer maktonlar ile karıştırma genç adam Espero leş yemez, kendisini savunmak dışında da kimseye saldırmaz. Kılıcını çekmeseydin sana saldırmayacaktı ama kaderinde o kılıcı çekmek vardı. Zehirli pençeyle yaralanmasaydın beklenen ile kaderiniz kesişmeyecekti. Yaşadığımız ve yaşayacağımız her şey parça parça baktığımızda pek bir anlam taşımaz ama durup bir düşündüğümüzde her şeyi anlamaya başlarız."

"Yine şu kader zırvalıkları!" diyerek ayağa kalktı Eran.

"Kader zırvalık değildir Eran, böyle düşünmek seni yolundan kopartır. Bu kez kaybolduğunda onun ışığı da seni kurtaramaz." Diyerek Eran'nın alnına vurdu. "Keskin gözlerinin kıymetini bildiğin gibi kalbine de sahip çıkmalısın genç adam. Önünde zor günler var."

Alnını ovuşturdu, neler olduğunu anlaması için birkaç saniye beklemesi gerekmişti. Zihninin içinde imgeler, sesler suretler hızla dönmeye başladı, anıları, korkuları, rüyaları, yazdıkları... Her şey birbiri ardına sıralandı usulca. İlk önce Bakhu'nun tavandan sallanan bedenini gördü, ardından Amenia'nın geldiği ilk günü. Sarayda parlayan bedenini ve katran renkli sıvıyı mavi ateşle yaktığını gördü. Peşi sıra ormanda maktonun onu yaralayışını ve Amenia'nın gelişini... Hemen dibinde dikilen ateşkanın ona Bakhu'nun çürük bedenindeki broşu gösterdiği an da gecikmedi. Kalede kütüphanede şifreyi çözmeleri, Amenia'nın sarı hareli pembe gözlerini ilk görüşünü, arşive girmelerini ve Nornor Gon saldırısını tekrar yaşadı zihninde. Ardından mavi zehrin kendini nasıl ele geçirdiğini Amenia'nın dokunuşuyla kurtulmasını, pembe sıcak dudaklarıyla kalbinde uyanan o hisleri hatırladı. Yüreğinde bu taze hisler varken son olarak bugünü gördü, Mu'nun yanında olanları ne yaparsa yapsın Amenia'yı zaten öldürmeye çalışacaklarını her şeyi artık görüyordu. Şimdi anlıyordu kadının dediklerini, bu zincirin adının kader olduğunu öğreniyordu Eran.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Where stories live. Discover now