34.Bölüm "Küller ve Gelenler"

Start from the beginning
                                    

Önümde duran ruha bir adım atıp,
"Sence ben işimi sağlama almış olamaz mıyım?" Onun cevap vermesini beklemeden konuşmaya devam ettim.
"Sizin bağlı olduğunuz ağaçları ben yaktım. O yaptığım büyü bana ait bir başkası o ağaçların iyileşmesini sağlayıp lanetinizi bozamaz." Rüzgar sertçe esmeye başladı. Perde çığrından çıkmış gibi ileriye savrulurken karşımdaki ruhun siniri sürekli artıyordu.
"Peki sizi gören ya da sesinizi duyan kimse var mı?" Başımı iki yana sallayıp bir adım daha attım.
"Her şeye engel olan benim ve siz dediğim şeyleri yapmak zorundasınız." Bir adım daha atıp ona üstten bakmaya devam ettim.
"Eğer yapmazsak?" Sorusu ile dudaklarım yukarıya doğru kırıldı. Omuz silkip,
"Yapmak zorunda değilsiniz elbette. Tabii, eğer ben lanetinizi bozmazsam önceden yaşadığınız ızdırabın çok daha büyüğünü yaşayacağınızı da bilmenizi istiyorum," deyip cümleme son noktayı koydum. Ruh kaybolup tam önümde dizlerinin üstüne çökmüş vaziyette yeniden göründü.
"Kraliçem, elbette sizin istediğinizi yapacağız," demesi ile derin bir nefes aldım.
"Güzel. Tahmin ettiğim kadarı ile üç gün sonra savaş olacak ve bu savaşta yanımda yer alacaksınız. Büyücü ve cadılara hiçbir şey yapamadığınızı biliyorum. Bu yüzden onlar dışındakilere saldıracaksınız. Her bir askerin büyücü ve cadıların yanında yer alıp onlara yaklaşan başka büyücü ve cadı olduğu haberini verecek." Ruh elini yumruk yapıp göğsüne, kalbinin üstüne koydu.
"Sözleriniz bizim için emirdir kraliçem," deyip kayboldu.

Rahat bir soluk alıp verdim. Eğer ruhlar bu kadar hızlı gelmişse diğerlerinin de gelmesine az kalmış demektir.

Oda da daha fazla oyalanmayıp aşağıya indim. Tabii arkamdan gelen iki muhafızla. Yemek salonu olarak kullandıkları yere gelince kapıda kalan iki muhafıza bakıp içeriye girdim. Kraliçe, Rosale, John ve Tyler masada oturmuş önlerinde olan kâğıda bakıyorlardı.

Normal bir hızda onların yanına gittim. Kraliçenin sol tarafında boş olan sandalyeye oturdum. Bu Eva'nın yeriydi ama artık o olmadığına göre burası benim yerimdi. Masanın ortasında olan haritaya baktım.
"Tyler önderlik ettiğin askerlere herhangi bir şey oldu mu?" Ben içeriye girdiğim anda oluşan sessizliği bu sözlerim bıçak gibi kesti.
"Söylenilen yerlere gittik. Orada dediğiniz gibi buraya gelen askerler vardı. Hepsini öldürmüş olsak bile bizden de beş kişi öldü." Başımı sallayıp derin bir nefes verdim. En azından fazla bir kaybımız olmamıştı.
"Buradaki haritaya bakınca bizim olduğumuz yer hakkında ne söyleyebilirsin Tyler?" Gördüğüm şeyleri birde ondan duymak istiyordum. Onaylanmaya değil, haklı olduğumu duymak istiyordum.

Bana sanki çok farklı birini görüyormuş gibi bakan Rosale ve John'a bakıp tek kaşımı kaldırdım. Dünden bugüne hiçbir şey değişmemişti ama onlara göre değişen bir şeyler vardı. Omuz silkip yanımda oturan kraliçeye baktım. Hala üzgündü ama dikkatli bir şekilde haritaya da bakmaktan geri durmuyordu. Onun için çok zordu.
"Kraliçem eğer isterseniz gidip dinlenebilirsiniz. Bunlarla biz ilgileniriz." Kraliçe başını dik bir şekilde tutup bana döndü. Başını iki yana sallayıp,
"Hayır burada kalmak istiyorum. Savaş zamanında halkımın iyiliği için burada olmayacaksam, benim kraliçe olmamın ne anlamı kalır?" Anlayışlı bir şekilde başımı eğip dudaklarımı sıktım.

SİRİNA (Final Oldu)Where stories live. Discover now