46. Bedel Ödemek -part 2-

En başından başla
                                    

"Yalancı!"

"Ne yazık ki yalan değil bunlar. Her şeyi unuttun, nereden geldiğini bile."

"Beni tekrar kandıramazsın Mu, aptalca yalanların bunlar. Ailem beni terk etti! Onlar bensiz yaşamayı seçti."

"Hayır, Prenssoy, hakikat çok daha başka-"

"Kes sesini! Bilincimi maviye boyamak için sinirlendirmeye çalışıyorsun beni. Aynı kanat oyunuyla beni ikinci kez avlayamazsın," diyerek çarpık çurpuk gülmeye başladı.

"Geçmişini bilmeyi gerçekten istediğini sanıyordum, sıra dışı ve güçlü birisin Prenssoy Eran nedenini merak etmiyor musun artık?"

"Seni dinleyeceğimi nereden çıkartıyorsun? Yalanlarına doydum artık," Mu'nun dedikleriyle duyguları karman çorman olsa da belli etmemeye çalıştı. Üzerindeki uyuşukluk geçmeye başlamıştı, ipleri gevşetebilirse kaçmak için bir şansı olacaktı.

"Bugün Vaknas'ı neden uyarmaya geldin Eran? Ona olan bağlılığın, daha doğrusu bağımlılığın neden bu kadar güçlü? Kral olma vaadi mi seni bu örgüte kattı yoksa farkında bile olmadan zihnine ektiğim mavi tohumların mı filizleri bunlar?"

"Geçmişte yaptıklarını anlatıp böbürlenecek kadar sefilsin sen, dün dünde kaldı. Önemli olan artık nasıl bir pislik olduğunu bilmem. Senin alçak bir hain olduğunu Vaknas'a söylemeye geldim, ardından da kel kafanı gövdenden ayıracaktım! Bana yaptırdıkların kanadına kalacak mı sandın Mu? Vaknas'a yaptıklarını, Amenia'ya ve kim bilir daha kimlere çektirdiğin o azapları sana da yaşatacağım!"

"Hiç Vaknsa'ın yerinde olmayı hayal ettin mi?" diyerek ilk kez tebessüm etti Mu. Belli belirsiz, acırcasına bir gülümsemeydi bu.

"Ne alakası var onun az önceki dediklerinle?" Mu'nun aklını karıştırmak için başka bir konuyu açtığını biliyordu. Üstelik neden zihnini ele geçirmek yerine hala konuşuyordu onunla anlam veremedi.

"Aileni hatırlamıyorsun ama yalnız büyümeyi çok iyi biliyorsun Prenssoy Eran, Vaknas senin aksine ailesi olduğu halde tek başına büyüdü. Nedenini düşündün mü bunun?"

"Neden?" cevap pek de umurunda değildi, zihnini yıkamasına müsaade etmeyecekti bu kez. Üstelik soruları uzattıkça zaman kazanıp iplerden de kurtulabilirdi.

"Kanatları yüzünden," buruk gülümsemesi daha da belirginleşti. "Bu topraklarda beyaz kanatlarla doğmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun değil mi? Ailesi onun lanetli olduğunu düşünüp Andarun'a bırakmış. Bil bakalım ne olmuş?"

"Ne olmuş?" diye sordu isteksizce.

"Beyaz kanatları yüzünden bir Herraden çocuğu sanmışlar onu, gözlerinin kırmızı olduğunu görmemiş kimse. İçeriye girmesine izin vermemişler, ne derse desin nereye giderse gitsin herkes onu kovmuş. Vaknas bu yüzden Herradenlerden bu kadar çok nefret ediyor, onlara benzetildiği halde onlardan biri olamadığı için. Eğer ki Herrum'da doğsaydı büyüyene kadar bir Herraden olarak el üstünde tutulurdu. Burada çektiği azabı onlara yaşatmak isteme nedeni de bu."

"Bunu niye anlatıyorsun bana?" Mantıksızca bir detay fark etmişti, Eran gibi güçlü birisini zincirlerle bağlamak yerine halatlarla buraya düğümlemek gibi bir hata yapmıştı Mu.

"Bugün onun ne halde olduğunu gördün değil mi? Zihninin içi bomboş, ölü ağaçlar gibi. Bu hali sana tanıdık gelmedi mi?"

Gözlerini devirdi Eran, ipleri biraz daha gevşetmeliydi. Buradan kurtulmasına az kalmıştı.

Genç adamın ne yapmaya çalıştığını görebiliyordu Mu, birkaç dakika sonra iplerden kurtulacaktı. Ne yaparsa yapsın, hangi konuda Eran'ı kızdırmaya çalışırsa çalışsın zihnine düşüncelerine tekrar giremiyordu. Pembe bir kalkan genç adamın zihnini koruyordu bu kez. Artık kaçıncı plana kanat açtığını unuttu, bu son çarede zihnine giremese bile Eran'a hala ihtiyacı vardı. Sadece sihirle değil zehirli kelimelerle de zihinleri manipüle edebilirdi.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin