1. bölüm.
İyi okumalar.
Sonunda liseyi bitirmiş ve Kanada'da güzel bir okul kazandığım için buraya taşınmıştım. Ailem beni bırakmak istemedikleri için Los Angeles'da da iyi okullar olduğunu söylemişlerdi, ama açıkçası Kanada'ya daha önce geldiğimde burayı çok sevmiştim. Bu yüzden de burada okumak istemiştim.
Uçaktan indiğim anda beni iki eski dostum karşılamıştı ve bu beni gerçekten çok mutlu etmişti. Çünkü sadece yaz tatillerinde kısa bir süreliğine buluşabiliyorduk. Sebastian ve Sarah ikizlerdi. Çok şirin bir aileleri vardı ve onlar ortaokula gidene kadar evimizin yanındaki villalardan birinde oturuyorlardı. Benden bir yaş büyük oldukları için her zaman bana sahip çıkmışlardı. Sonrasında da Kanada'ya taşınmışlardı. Biz de bir yıl sonra Los Angeles'a gitmiştik.
Buraya gelmeden önce babam beni aramış; burada bir evimizin olduğunu ve ben gideceğim için hazırlattığını söylemişti. Daha sonrasında da konumunu göndermişti. Şimdi de Sebastian'ın arabasına binmiş eve gidiyorduk. Sarah sürekli heyecandan yerinde tepiniyor ve 'seni çok özlemişim' deyip duruyordu.
Açıkçası ben de çok heyecanlıydım, ama bunu pek dışa vurmamaya çalışıyordum. Camdan dışarı bakıp gülümsüyordum sadece. Neredeyse yarım saat sonra eve geldiğimizde arabadan hızlıca indim. Sarah da aceleyle inip koluma girmişti. Kapının önüne geldiğimde zile bastım. Çünkü anahtarlarım yoktu ve içeride bir hizmetlinin olduğunu biliyordum. Babamın söylediğine göre O da benimle birlikte evde kalacaktı. Aslında kimseye rahatsızlık vermek istemiyordum. Bir sorun olursa kendim halledebilirdim. Ama babam ben bir şey söyleyemeden itiraz istemediğini belirtmişti.
Kapı kısa sürede açılmıştı ve önümde ellili yaşlarda görünen çok tatlı bir kadın duruyordu. Biraz kiloluydu ve boyu kısaydı ama bence onu tatlı yapan asıl şey de buydu. Çok samimi biri gibi görünüyordu, yüzünde de kocaman ve içten bir gülümseme vardı. İçeriye girmemiz için biraz geri çekilmişti. "Hoş geldiniz Bay Garcia."
Sarah benden önce davranarak yerinde zıplarken cevaplamıştı kadını. "Gerçekten çok hoş bulduk. Çok tatlı bir hanımefendisiniz." Daha sonra beni çekiştirerek içeriye sokmuştu. Sebastian da arkamızdan gelip kadına gülümsemiş ve kapıyı kapatmıştı.
"Adım Malia. Herhangi bir isteğiniz var mıydı efendim?" Kadının resmi konuşuyor oluşu hoşuma gitmemişti. Benden büyüktü ve sürekli yanımda olacak bir insanın benimle resmi konuşmasını istemiyordum.
"Lütfen bana René ya da Savina de." Söylediğim şeyle beni onaylamak için başını hafifçe sallamıştı. "Aileniz tam size yakışan isimler koymuş efendim. Yani Savina!" Kıkırdamış ve teşekkür etmiştim.
Daha sonra Bayan Malia'nın havada kalan sorusunu hatırlayıp "Senden istediğim tek şey kendini fazla yormaman. Ayrıca bir şeyler yaparken yardıma ihtiyacın olursa bana seslenmekten çekinme. Bir de sana Malia dememde bir sakınca var mı?" demiştim. Kadın başını iki yana sallamış ardından da salona doğru ilerlemişti.
"Bu eve daha önce geldin mi Savina?" diye sorduğunda düşünmeden, kendimden emin bir şekilde cevap verdim. "Hayır, daha önce Kanada'ya geldiğimde annemle birlikte bir otelde kalmıştık. Böyle bir evimizin olduğunu buraya gelmeden önce babamdan öğrendim."
"Baban iki hafta önce buradaydı. İşlerini halledip Fransa'ya gitti, biliyorsundur zaten. Uzun zamandır baban için burada çalışıyorum ama daha önce seni veya anneni hiç görmedim. Neden babandan ayrı kalıyorsunuz ki?" diye sordu Malia. Yan tarafımda duran kanepeye oturduğumda onlar da oturmuşlardı.
Tekrar Malia'ya döndüm. "Annem ve babam ben küçükken ayrılmışlar. Biz, yani ben, annem Oksana ve annemin eşi Nel, birlikte Los Angeles'ta yaşıyorduk. Babamın zaten işkolik biri olduğunu biliyorsundur. O yüzden pek görüşmüyoruz." dediğimde kafasını anladığını belirtir bir şekilde aşağı yukarı sallamış ve daha sonra kolundaki saate bakarak ayaklanmıştı.
YOU ARE READING
Transparency.
RandomGünah onun mu yoksa benim mi? Baştan çıkaran mı yoksa baştan çıkan mı daha günahkar?
