Koşulsuz İnanç

En başından başla
                                    

    Yol üzerinde bir eczaneye uğradılar, reçeteyi uzattıklarında kalfanın yüzü buruştu ama onlar ilacın olmadığına yordular, işlemleri alışagelmiş prosedürlere göre daha uzun sürdü ama kimse içinden kötüye yormadı. Uzun ve meşakatli bir yoldan sonra köye varabildiler. Teyzeyi nazikçe kamyonetten indirip evindeki yatağa yatırdılar, ilaçlarını yatağının başına koydular ve onu istirhaate bıraktılar, malum yol uzun ve yorucuydu ama neyseki teyzelerinin işi çözülmüştü, o artık iyileşecekti.

    Akşamına teyzenin yanına köyün genç ama biraz deli dolu olan kızı yemeğini yedirip, ilaçlarını vermek üzere geldi, hiç evlenmemiş biriydi çünkü köyde adı safa çıkmıştı, köyün genç delikanlıları pek ona yanaşmıyorlardı, evde kaldı kalacaktı ama kalbi temiz, huyu çalışkandı. Yaşlılara ve çaresizlere yardımı kendine görev edinmişti. Eve girdiğinde teyzenin yanına geldi, onu kontrol etti, teyze zar zor ona cevap veriyordu ama yüzündeki hal doktora gitmeden öncesine göre çok daha güleçti, kız bu ifadeyi görünce işlerin iyiye gideceğini düşündü. İlaç torbasını alıp yemeği hazırlamak üzere mutfağın yolunu tuttu, çorbayı ateşe koyduktan sonra ilaçları torbadan çıkarttı, ilkokulu zar zor bitirmişti ama ilaçların ambalajlarından bunların farklı tip ilaçlar olduğunu anladı, üzerlerinde günde kaç defa verileceği yazılıydı, kutuları açmadan önce salladı içlerinden alışageldiğinden farklı sesler geldi, açtığında cam şişeleri gördü, bunları ışığa tuttu ve içlerine baktı, altta tabletler üstünde de küçük torbalar mevcuttu, bunları daha önce hiç görmemişti. Her derdin şifası farklı diye düşündü.

    Aradan 3 ay geçmişti, doktorun verdiği kontrol tarihi yaklaşmış mevsim normale dönmüş, yollar açılmıştı, yine aynı ekip düştüler yollara, yol çok daha kısa ve konforlu geçti, hastaneye vardıklarında yine aynı hastabakıcı sedyeyle karşıladı onları, doktorun odasının yolunu tuttular, kapı açıldığında doktorla karşı karşıya geldi teyze, doktor hemen ayağa kalktı, teyzenin durumunu değerlendirmek üzere yanına gitti, o cenaze haberini beklerken teyze sedyedeki halinden belli ki bunalmış ayağa kalkmaya çalışıyordu. Doktor şaşkınlığını gizleyemedi ama durumu da belli etmemeye çalıştı, bazen son dönem kanser hastalarında böyle çok iyi haller görülebiliyordu ama bundan hemen sonra ölüm geliyordu, sanki yaratan onlara son birkez çevresiyle helalleşmesi ve yakınlarının onu iyi olarak hatırlaması için mucizevi bir güç veriyordu onlara, bu onun dermansız hastalıklarda sık yaşadığı bir durumdu, bu hale yordu kafasından ama hastanın iyileşmiş olduğunu da inanmak istiyordu.

    Tam bu karmaşa içerisindeyken teyze gür bir sesle doktora “biz senin vaktini fazla almayalım ben iyiyim”dedi. Doktorun düşündükleri ile teyzenin içerisinde bulunduğu hal taban tabana zıttı, teyze istese doktor onunla bütün gününü geçirebilirdi fakat teyze için olay sıradan bir soğuk alınlığı kontrolünden farklı değildi.

    Doktor hemen masasına döndü ve tanıyı koyduğu zaman yaptırdığı testlerin tekrarı için evrakları hazırlamaya koyuldu, işte esas burada teyze üzülmeye başladı, şimdi bir sürü prosedürle yüzleşecekti, içinden doktorun onu çok sevdiği için bu tahlilleri usulen yaptırdığı sonucuna varıyordu ve üşeniyordu, bir yandan doktora “ben iyiyim” diye durumunu anlatmaya çalışıyordu. Doktor bunları duymadı bile ve yakınlarının eline evrakları tutuşturdu, onlarla birlikte labaratuara kadar gitti ve buraya tahlillerin aciliyeti için direktif verdi, laboratuardaki teknisyenler doktoru ilk defa bu kadar heyecanlı gördükleri için hemen yerlerinden kalkıp teyzenin kanını almaya koyuldular. Diğer tetkiklerde hızlıca tamamlandı, kafeteryada sonuçları beklemeye koyulurken hiç beklemedikleri bir şey oldu ve ellerinde sonuçlarla doktor heyecanla onların yanına geldi ve onlara hemen odasına geçmelerini rica etti. Bu ilgi onları çok şaşırtmıştı ama hala olan bitenin farkında değildiler.

    Odaya geçtiklerinde doktor teyzeye bakıp gülümsedi ve ona” teyzeciğim bütün tahlillerin temiz çıktı iyileşmişsin” dedi, teyze doktorun bu coşkusuna hala bir anlam veremiyordu ve “evet” dedi teyze “sana geldiğimde söylemiştim iyi olduğumu, boşuna deldirdin kollarımı” dedi “aldın zaten az olan kanımı”. Bu tepkiyi ilk başta doktor yadırgadı fakat sonra düşündü ki bu sonucun sebebi kendisiydi, onlara hastalığı söylememişti ki şimdi büyük beklentileri olsun. Şimdi ağzından çıkacak her kelimeye dikkat etmesi gerektiğini düşündü, bundan sonra heyecanına hakim olmalıydı ve teyzenin bu süreci nasıl geçirdiğini öğrenmeliydi, belki bundan sonraki hastalara da şifa kaynağı olabilirdi. Teyzenin iyi hali sebebiyle ilaçlarını düzgün kullandığına emindi fakat bu ilaçlar diğer hastalarda büyük farklılıklar oluşturmamıştı acaba teyze onun köyüne özgü, halk arasında kocakarı ilaçları diye bilinen bir yönteme mi başvurmuştu, çoğu zaman doktorlar rutin ilaçlarla tedavi edilen kanser hastalarına hastalığın ileri dönemlerinde alternatif yöntemleri de kullanmaları iznini veriyordu. Belki de teyzenin de alternatif bir yöntemi vardı. Bunu öğrenmek için teyzeye sorular sormaya başladı fakat teyze bu sorulara da anlam veremiyordu, “doktor” dedi  “sen ilaçlarımı verdin ya gerisi ne hacet”.

    Doktor iyice şaşırmıştı ki teyze ona bir şey daha söyledi, “yalnız  şu kaynatılarak içilen ilaç varya tadı çok acı” dedi, onu içerken çok zorlandım. Doktorun şimdi aklı daha da karışmıştı, hemen masasına dönüp bilgisayardan yazdığı reçeteyi kontrol etti, hiçbir kalemde böyle kaynatılarak içilen bir ilaç yoktu, zaten böyle bir ilaç onun tıbbi bilgisinde de yoktu. Teyzeye dönüp ilaçları kendisinin hazırlayıp hazırlamadığını sordu, teyzede onunla ilgilenen kızdan bahsetti. Doktor bu bilgiler ışığında hemen kızla görüşmek istedi, düşüncesi kızın gizliden alternatif bir bitkiyi kaynatıp teyzeye içirdiği yönündeydi fakat kızı yanlarında getirmemişlerdi. Doktor hemen başhekimin yanına koştu ve durumu anlatarak öğleden sonra için izin istedi,  arabasına atlayıp köye doğru yola çıkan kamyonetin peşine düştü.

   Köye vardıklarında hala hava aydınlıktı, teyze artık kendi imkanları ile kamyonetten inip evinin içerisine girebildi, doktorda yanında ona göz kulak oluyordu, kamyoneti kullanan koşarak kızı çağırmaya gitti, köydeki bu hareketliliğe kimse anlam veremiyordu, çoluk çocuk yaşlı teyzenin evinin önündeki lüks arabanın da etkisiyle bahçeye doluşmuştu. Kız bahçeye bu kalabalığı aralayıp girdi, o da çok heyecanlanmıştı. Eve girdiğinde doktor ayağa kalktı biraz sohbet ettikten sonra ona teyzeye kaynatıp verdiği ilacın içeriğini sordu. Kız şaşırmıştı, doktora dönüp “sizin daha iyi bilmeniz lazım” dedi, doktor daha da şaşırmıştı, kız “ben sizin verdiğiniz ilacı hazırladım sadece” dedi. Durum iyice içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Doktor en sonunda kıza rica edip hergün nasıl hazırladıysa aynı şekilde teyzeye ilaclarını içirmesini söyledi. Kız mutfağa gitti ve bir tepsi içerisinde ilaç tabletlerini, bir bardak içerisinde de çok açık çay renginde bir suyu getirdi. Doktor bu bardağı görünce işte bunu soruyorum dedi bu suyun içerisinde neyi kaynattın? Kız yine yeniledi “sizin verdiğiniz ilacı kaynattım”, doktor en sonunda baktı ki işin içinden çıkamayacak kıza ilaç paketini göstermesini istedi, beraber mutfağa gittiler, kız bir çekmeceden yırtık küçük kağıt poşetleri çıkartıp doktora gösterdi, doktor o an anladı ki kaynatıp içtikleri madde ilaç şişesinin içerisine konan ve tabletlerin rutubet yapmalarına engel olan granül şeklindeki parçacıklardı ve tıbbi anlamda hiçbir tedavi etkinlikleri yoktu.

    Doktor duraksadı, kafasında beliren ilk düşünce onun bile kendi düzenlediği tedaviye inanmamış olmasıydı, sonuç başarıya ulaştığı halde bile alternatif bir yöntemin teyzeyi iyileştirdiğini düşünmüştü, halbuki teyzeyi iyileştiren şey onların doktorlarına olan sonsuz güveniydi, hastalık ne olursa olsun ilk günden itibaren ona geldikleri anda iyi olacaklarına o kadar inanmışlardı ki vücut kendini tedavi etmeye çok tan başlamıştı bile, bu süreçte yaptığı en olumlu davranış onlara bu ağır hastalık hakkında bilgi vermemiş olmasıydı, bu teyzenin kafasında herhangi bir olumsuz düşüncenin belirmemesine sebep olmuş, teyzenin beyni bu süreçte sadece iyi olacağına konsantre olmuştu. Oda çok iyi biliyordu ki insan vücudu sağlıklı halde bile birçok kanser hücresi üretiyor ve bunu imha edebiliyordu.

   Bu sonuç onun her hastasından kanserin varlığını saklaması anlamına gelmemeliydi fakat kapısını çalan her hasta için tıbbın güncel tedavisini güvenerek ve önyargılı davranmadan uygulamasını ona öğretti. Çünkü ilacın etkisini kat kat arttırabilecek birde beynin gücü ve inanç unsuru vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şifa Tadında HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin