Bölüm 2

73 3 0
                                    

Daha bir saniye öncesine kadar aydınlık olan gökyüzü şimdi geceye dönmüştü.

Ji Xiao Ou başını yukarı doğru kaldırdı. Her biri berrak ve eşsiz yıldızlar göğe yayılmış parıldıyorlardı.

Işıldayan bir göktaşı bir anlığına görünüp ufuk çizgisinde kayboldu. Çocukken okuduğu peri masalları kadar güzeldi.

Ne yazık ki, Ji Xiao Ou böyle bir güzelliği takdir edebilecek ruh haline sahip değildi. Tüm kalbiyle hala tamamen sersemlemiş durumdaydı.

Gün ve gece arasında herhangi bir geçiş ya da ona benzer bir şey olmamış, gün aniden geceye dönmüştü.

Burada gün batımı olmama olasılığı var mıydı? Ya alacakaranlık?

Bu sorular üzerine düşünecek vakit yoktu, Ji Xiao Ou yaşadığı şoku kalbinin derinliklerine gömdü. Loş yıldız ışığından faydalanıp ne kısa ne ince, kalın bir ağaç buldu.

Uzunca bir süre el yordamıyla aradıktan sonra sonunda çantasında bir karabina ve tırmanış ipi buldu. Bunlar muhtemelen spor komitesi üyesi Chen Bin'e aitti. Ji Xiao Ou, Chen Bin'in daha önce dağ tırmanışı yaptığını hatırlıyordu. Şu anda çantasında bulduklarından dolayı Chen Bin'e büyük bir minnet duyuyordu.

Çünkü bu iki şey sayesinde kolayca ağaca tırmanabilecek ve geceyi sağ salim atlatabilecekti.

Gece hava daha soğuktu. Neyse ki Ji Xiao Ou'nun çantasında hem bir battaniye hem de bir uyku tulumu vardı.

Ji Xiao Ou alarmını özellikle 05:30'a kurdu. Dün akşam gördüğü şeyin bir göz yanılması olmadığından emin olmak istiyordu.

Gün batımı yoktu, gün doğumu olacak mıydı?

Gözlerini sonuna kadar açıp bekledi. Saat 05:59'u gösterirken her yer hala kapkaranlıktı. Fakat akrep ve yelkovan tam 6'ya geldiğinde sanki kocaman bir el ağır bir perdeyi kaldırmışçasına her yer aydınlandı. Şafağa dair tek bir iz bile yoktu.

Gün ışığı aniden kalın yapraklardan süzülüp Ji Xiao Ou'nun üzerine döküldü.

Ji Xiao Ou afallamış bir halde dalda doğruldu. Gözleri aninden maruz kaldıkları ışığın acısına alışmaya çalışırken iyice kısılmıştı.

Gözlerini tekrar açmış, şimdi aydınlanmış ormanı süzerken bunun nasıl bir gizem olduğunu uzunca bir süre düşündü.

Bu yer insanı kesinlikle hayrete düşürüyordu, dünden bugüne hala aklında birkaç şüphe kalmıştı. Ji Xiao Ou kendini daha derin düşünmeye zorladı fakat önündeki manzarayla nasıl kendine sakin olması gerektiğini söyleyebilirdi ki?

Ne alacakaranlığı ne şafağı olan bu yer neresiydi?

Gün ve gece dünyanın neresinde böylesine net bir şekilde değişiyordu?

Cehaletinden mi bilmiyordu yoksa başka bir dünyaya falan mı gelmişti?

Bu düşünce aklından geçer geçmez Ji Xiao Ou'nun bedeni kaskatı kesildi.

Bir sabah esintisi ağaç tepelerinde dans edip kolundaki tüyleri diken diken etti.

Eğer bu doğruysa...

Hayır, hayır, kesinlikle geri dönecekti. Dün sadece doğru yolu bulamamıştı. Yani ormandan çıkış yolunu bulur bulmaz tepeye tırmanacak, sınıf arkadaşları ve öğretmeniyle buluşabilecekti.

Annesi ve babası hala ondan güvende olduğuna dair bir haber bekliyorlardı. Burada sıkışıp kalamazdı.

Ji Xiao Ou uyku tulumunu ve battaniyeyi toparlayıp çantasına yerleştirdi. Sonra tırmanma ipini ağaçtan inmek için kullandı.

(TR) Gentle BeastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin