28.Bölüm "Kaos ve Büyünün Elçisi"

En başından başla
                                    

Kırdığım kapıdan içeriye giren askerlere baktım. Nedense yeniden öfkelenmeye başlıyordum. Askerler etrafımızı sararken hiçbir şey yapmadım.

Öndeki asker bize yolu gösterirken Tyler sayesinde Werosim'i yavaş yavaş yürütmeye çalıştık. Merdivenlerden bir kat çıkıp karşılıklı kapıların olduğu bir koridora geldik. Askerin önünde durduğu kapıya baktım. Bizim geçmemiz için beklediğini anladığımız zaman içeriye girdik.

Oda da ilgiyi çeken büyük yatağa Werosim'i yatırdık. Tyler ve Nola ile dışarıya çıktık. Askerler ikisini karşı odaya kadar eşlik ettikleri zaman içeriye girene kadar onları izledim. Askerler gittikten sonra onları buraya çağıracaktım. Tabii askerler kapıda nöbet tutmazlarsa.

Yeniden odaya girdim. Werosim'i yatağa sırt üstü uzandırmaştık.

Yatağın üstüne oturup yüzüne baktım. Bilinci açıktı ama haraketleri o kadar yavaştıki baygın gibiydi. Yavaşça terleyen yüzünü sildim. Üstüne giymiş olduğu gömleği çıkarmaya başladım. Göğsünü tamamen çıplak bırakıp yatağın üstüne serili olan örtü ile terini silmeye başladım.

Elimi yavaşça sol göğsüne, izin üstüne bastırdım. Yavaşça eğilip,
"Werosim iyi olacaksın sevgilim. Çok iyi olacaksın," deyip alnını öptüm.

Sertçe çalınan kapı ile kaşlarım çatıldı.
"Gelme," diyerek kapıya doğru bağırdım. Werosim'in çıplak göğsüne örtüyü sardım.

Gelme dememe rağmen açılan kapıya döndüm. Kraliçenin arkasında gördüğüm yaşlı kadın içeriye girdi. Saçlarının beyazı gri rengine dönmüştü. Yüzünde özellikle göz ve dudak çevresinde kırışıklıkları fazlaydı. Küçük, çekik gözledi vardı. Gözlerinin rengi saçları gibi griydi. Gri rengin etrafını saran siyah bir çizgi olmasaydı anlaşılmazdı bile. Giymiş olduğu beyaz elbisenin kuşağını belinde bağlamıştı. Çok zayıf ve sağlıksız bir görüntüsü vardı. Bu kraliçe kadını beslemiyor muydu acaba?
"Gelme demiştim ama pek bir önemi yokmuş." Kinayeli sesim onu pek etkilemiyormuş gibi omuz silkip bana doğru adımlamaya başladı.

Tam önümde durup yatakta uzanan Werosim'e baktı.
"Kocanı bu durumdan kurtarmak istemiyor muydun?" Onun gözlerine baktım. Gözlerinden bedenime doğru soğuk rüzgarlar esiyormuş gibi hissediyordum.
"Nasıl yapacaksın?" Ona hiç güvenmiyordum. Kadın alayla gülüp başını iki yana salladı.

Avucunu açıp uzun ince bir şişeyi bana uzattı. Ona ters bir şekilde bakıp,
"Önce sen biraz içeceksin." Kesin çıkan sesimle bir an durdu. Kocamın iyi olmasını istediğim kadar onun güvenliğini de korumalıydım.
"Eğer hasta değilsen bunu içip hasta olursun." Omuz silktim. Bu kadın beni aptal mı sanıyordu?
"Hayır, yalan söylemeyi bırak. Eğer hiçbir şeyin yoksa; içtiğin şey bir iyileştirme iksiri gibi bir şeyse, emin ol sana bir şey olmaz." Kesin sesim onu duraklattı.

Şişeyi açıp açtığı avucuna bir iki damla damlatıp diliyle yaladı. Bu görüntü bir an midemi kaldırsa bile kadın başını kaldırıp bana baktı.
"Neyse ki aptal değilsin. Sorguluyorsun," deyip şişeyi bana uzattı.

SİRİNA (Final Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin