17. Bölüm

460 44 2
                                    

Bu seferde candan olsun   birazda can neler düşünüyor onun düşüncelerinde kaybolalım
(Bana öyle  bakma ) 🎶

Çıkan  gerginlikten sonra bizimkilerin yanına dönmüştük
Kaan şerefsizi  burada ne arıyordu harbiden lisedede böyleydi  baba  parasıyla kız  tavlamaya çalışan  kendini bir halt zanneden ukalanın teki  yok ya niye bir tanede ben vurmadım ki oğlum sana demezler mi ki sen kimsin ah ulan ah

  Bizim ömer her zaman babacan tavırlarıyla bilinirdi şimdi bütün şefkatini annesiyle kız  kardeşine veriyordu ama ikizi ömer için çok farklıydı  bunu gün geçtikçe  daha  iyi anlıyordum  belkide kendince babasının yapmadığını yapmaya çalışıyordu hafsa yaralıydı ömer belki o yarayı tamamen kapatması imkansızdı ama ona en iyi merhem olacak  kişi ömerdi ömerin sevgisi  ancak bunu yapabilirdi
Zaten hafsanında ömerden başka isteği yok gibiydi
ömerle karşılaştıkları o  gün   evden  çıkıp gittiginde onu takip etmiştim  haklıydı  kabullenemiyordu  bunca yıl  sonra kim olsa aynı  tepkiyi verirdi belkide daha  fazlasını

Hafsa  güçsüz bir insan degildi sadece bunca zaman bir şeyleri hep içinde  yaşamış   kendi kendine büyümüştü 

Sohbet ettigimizde sanki yılardır  hafsayı tanıyormuşum  gibi  gelmişti   ister istemez  onu koruma kollamak istemiştim acılarını ben yüklenmek istemiştim ilk defa birisine annemden bahsetmiştim ömerle oturupta bir  defa bile olsa anne konusunu açıp  konuşmuşlugumuz yoktu  ikimizde kaçıyorduk  bu tür konulardan belki korkaklıktı belki yüzleşmek  istemiyorduk   ilk defa hafsaya annemden bahsetmiştim  rahatsız  olmamıştım
Hafsa  anlattıkça  benim acılarımda   onun dilinden cümlelerinden kendini  açığa  vuruyordu yaramız  aynıdı belkide ondan böyle  hissetmiştim  evet benim bir babam vardı ama bir kere bile başımı  okşamamış   kuralcı  bir baba ...
Sanki ben onunla kelimelere ihtiyaç  duymadan konuşmuştum oda beni anlamıştı ben   sesizligi seçmiştim  o ise içindeki  acısını akıtmayı  o kısacık sohbet kendimle yüzleşmemi sağlamıştı  yıllardır  yapamadığım  saatler içinde hafsa yapmıştı

Sahil kenarında  yaptığımız  sohbetimizden sonra hafsayı  aklımdan  çıkaramaz  olmuştum  sürekli  hafsayla beraber  oldugum o gün  geliyor farkında  olmadan onu düşünürken  buluyordum  kendimi  onun acılarını teker teker alıp  yerine sevgimle doldurmak istiyordum benimkisi  ömerin  hafsaya duyduğu kardeşlik  duygusu gibi degildi bu  çok farklıydı ilk defa hissettigim kabimin ritmini bozan bir duyguydu  ne kadar ömerin  kız  kardeşi  seninde kardeşin  diye kendime söylediysemde kalbim  isyanla kabul etmiyordu farklı  diyordu çok farklı ...

Hem dünyalar  benim oluyordu hemde imkansızlıgın içinde  yanıp  kavruluyordum sürekli  bu  iki duygunun arasında savrulup duruyordum

Bir yandan bütün  benliğimi ele geçirmiş  bir kadın  bir tarafta bana  sonsuz güvenen  kardeşim dedigim  bir adam vardı
Aslında  yapmam gereken açık  seçik ortadaydı  hafsaya olan sevgimden vazgeçmem gerekiyordu kardeşim  dedigim insan için  sevdamı  kalbime gömmem gerekiyordu
Hafsanın duygularını da  bilmiyordum ama  hafsanın  bana karşı  hiç bir duygusu yoktu bu bariz belliydi kendi kendine gelin güvey olan sadece bendim ben hafsa  için  sadece ikizinin yakın  arkadaşıydım zaten  burakmıdır nedir  ne haltsa onunla görüşmüştü bu bir kez daha gerçekleri  yüzüme  çarpmıştı  "SENİN ONA HİSSETTİĞİN  ŞEYLERI HİÇ BİR ZAMAN O SANA HİSSETMEYECEK "

Ömerin bahsettiği anladığım kararıda iyi geçmişti görüşme ömer yanımda hafsayla konuşmasa bilemeyecektim belkide ömer sinirle  bahsedecekti bana dostu olarak  kardeşine neler hissettimi bilmeden sözlerinin beni  ne kadar  hayal kırıklığına uğrattığını  bilmeden dakikalar önce  ise hafsanın  olumsuz dediğini öğrendim o günden sonra gözlerime  uyku girmemişti hafsanın  başkasına  ait olma fikri beni çileden  çıkartıyordu nefes alamayacak  hale geliyordum  böyle  bir durumda ilk ömere  koşardım  benim kardeşi  yüzünden  acı  çektiğimi duysa bir  yumrukta ondan gelirdi heralde

Hafsa burak denen herife evet deseydi ben ne yapardım düşündükçe  tonlarca yük  kalbimin üzerine  çörekleniyordu o kadar masum  o kadar  duruduyduki benim farkettimi başkaları  fark edecek   ellerim arasından kayıp  gidecek diye ödüm kopuyordu
Onu gördüğümde bütün  sıkıntılarım  gidiyordu  sanki   beni sevmiyor olabilirdi ama varlığı mutlulugu benim için yeterdi bugün çocuklarla yanlarına  gittigimde haftalardır ilk defa görmüştüm çok güzeldi 
Zümrüt  yeşili  bir bol  elbise giymiş siyah bir eşarp  salmış  omuzlarına  ama zarafetini gizleymemişti çimen  yeşili  gözlerini gizlememişti  gözlerimi  biri  farkeder diye   zorlukla çekiyordum hafsaya yakalama gibi durumun  yoktu  bana bakmıyordu  zaten benim korkum bizimkilerin farketmesiydi gözlerimi alamıyordum  hafsadan çünkü

Masalarına gelmizde   ömerin  gülmekten nerdeyse gözünden yaşlar gelecek halde bulduk  ne oldugunu sorduğunda mert hafsanın  dans edenleri penguenlere benzettigini  ve onunda bunu farkettiğini söyledi Resmen küçük  kız  çocuğu  gibiydi kafası  çok  farklı  çalıyordu  insan hiç sıkılmazdı yanında ömeri bazen dövesim geliyordu bu yüzden  kıskanıyordum  çok şanslıydı çünkü

Hafsa dışardan  ne kadar ciddi 
yıkılmaz kaleleri olan biri gibi dursada ailesinin yanında   küçük şirin bir kız  çocuğuna dönüşüyordu

Hafsanın  bu hâllerini ömerle birlikte bahçe için salıncak bakmaya gittigimizde anlamıştım   sonra boş bulunup beğendi mi diye sordugumda 
bazen benden çok  bu salıncağa   kıymet  veriyor diye korkuyorum demişti  hep bahçede  çocuklar gibi  sallanıp duruyor sanki kaydırak falan alalım desem  tamam diyecek  gibi hissediyoru demişti kendimi tutunmayıp  gülmüştüm  

- ne pişmiş kelle gibi kendi kendine gülüyon lan

- neee

- ohoo bu içmeden  sarhoş olmuş  hadi

-  ne saçmalıyosun mert aklıma komik bir şey geldide

- söylede bizde  gülelim karşiiim

- sizene oglum benim aklıma  glen şeyden Allah Allah

- tamam bro ne sinirleniyosun ne oldu şimdi

- aman banane be halil  çağırıyor  bizi hadi

-  neden  bir sorun mu var

-  yok la zeybek için

- o vardı  bide değil mi tamamen aklından çıkmış

- hadi gidelim

-   gazamız mübarek  olsun kardeşim

Hepimizin birer zeybek geçmişi  vardı lisedeyken gidip kurslara katılmıştık  o zaman tabi  karizmamıza karizma katmaktı tek amaç ergenlik tiripleri işte arada böyle  oynuyorduk şimdi yengemiz istemişti bizede oynak düşerdi  hepimiz halilin yanına  geldimizde zeybek  için  fon çalmaya başlamıştı  bile 

-hadi oglum nerde kaldınız

Hepimiz   pissin ortasına çıkmış türkünün akışına  bırakmıştık kendimizi  bittiginde herkes hayranlıkla  alkışlıyordu    uzun zamandır  oynamıyorduk iyi olmuştu bizede

Etrafa bakındıgımda bir tek kişide gözlerim  takılı  kaldı

Tebessümle bize bakıyor alkışlıyordu  gözlerimiz kesiştiginde ikimizde gözlerimizi  çekememistik ilk defa böyle uzun sürmüştü  uzun sürdü dediysem 3 4 saniyedir hemen çimen   gözlerini benden  kaçırmıştı  başını eğmişti 

Ufak bir bakış kalbimin ritmini bozmaya yetmişti  olmazdı   ihanet edemezdim kardeşime  beni benden eden hareler yasaktı işte bana ...

Mevlana der ki;
Sevdiginin nazını degil
Kahrını  çekmektir  sevda ...
Onunla  bir ömür  degil
Onun için  bir ömürdür sevda ...
Eline el deymesin degil
Gölgesine  gölge  deymesini kıskanmaktır sevda ...
Yürürken  dikenli yollardan darağacına,
Son dileğinde onu görebilmeyi istemektir sevda ...
Hani demem o ki ;
Herkesin harcı  değildir  sevda ...

YazgıWhere stories live. Discover now