|32|•Yiten Bir Sabahın Ardında

28K 835 32
                                    

Sabahın ilk ışıkları, perdede bulduğu küçük bir aralığı doldurarak tüm kızıllığı ile karanlık odayı dolduruyordu.

Esmekte olan sert rüzgara karşın boyun eğmek istemeyen dalların hoyrat hareketleri, duvarda gölgeler bırakırken uykusuzluktan yanan gözlerimi yavaşça yumdum.

Düşünceler beni bir saniye bile bırakmazken yatakta yan dönerek, pencereden sabahın ilk ışıklarında oynaşan dallara baktım.

Uyanmakta olan doğa, her yeri beyaza boyayan kar, soğuğa rağmen yaşamın olduğunu belli eden kuş cıvıltıları, rüzgarın hoyrat bağırışı... Her şeye rağmen hayat devam ediyor diyorken benim içimde zaman durmuştu sanki.

Kapana kısılmıştık, tam anlamıyla.

Bitmek tükenmek bilmeyen kelimelerin beynimi ele geçirmesine mani olamıyordum. Zihnimin içinde kazanamadığım bir savaş veriyordum.

Kulvarlarımda gezinen her şey binbir parçaya bölünürek zihnimin tabanında katran karası bir gölet oluşturmuş, o gölet bir bataklık gibi beni içine çekip esir almıştı.

Bırakmıyordu.

Uykusuzluk gözyaşı gibi gözlerimden akıyordu lakin zihnim dinç bir şekilde ayakta duruyor ve nefes almama izin vermiyordu.

Her biri, binlercesine katılan düşünce yumakları arasında şeytanlarımla savaşıyordum. Ve hiçbirini yenemiyordum. Kendi yarattığım şeytanları nasıl yenebilirdim ki?

Zihnimin odacıklarında binlerce ses yankılanıyordu. Binlerce kelime, aynı anda algı süzgecimden geçmeye çalışıyor ve ben bu sesleri anlamdırmaya çalışırken yoruluyor, binlerce sesin içinde kendi kaybolmuş sesimi bulup bağırmak, bu işkenceyi durdurmak istiyordum.

Maske takmış binlerce şeytan kafamın içinde kol geziyordu. Bir yerden annemin sesi geliyordu. 'Dikkat et kzım, akşam geç kalma.' diyordu. Başka bir yerden Murat sesleniyordu bana. 'Bu dosyayı kayda geçirdin mi Hazel?' diye soruyordu. Başka bir yerden Arzu'nun sesini duyuyordum, 'yemeğe gidelim mi Hazel?' diyordu.

Birini, binlercesine katan bu sesler susmak bilmiyordu.
Saat sabahın körüydü, ben deliriyordum, öyle sanıyordum.

Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Gözyaşlarım yanaklarımı boyarken aklımdaki tüm sesleri susturmak için bir şarkı mırıldanmaya başladım.

Sesler yükseldi.

"Sana dikkat et demiştim kızım."
"Yiğit için kendini harap etme dedim sana Hazel."
"Yiğit Bey, yerine başka bir asistan aldı Hazel."

Sesler yükseliyor, yaptığım hataları bir bir yüzüme vuruyordu.
Mırıldanmaya devam ediyordum. Gözyaşlarım sicim gibi akıyordu. Sesler desibelini yükseltirken gözlerimi sıkıca yumdum. Daha güçlü mırıldandım. Ellerim kulaklarımı buldu. Kulaklarımı koparıp atmak istiyordum. Zihnimin içinde susmak bilmeyen şeytanlarımı öldürmek istiyordum.

Yatakta doğruldum. Hıçkırıklarım nefes almama engel oluyor, boğulacakmış gibi oluyordum. Buna rağmen hâlâ şarkıyı mırıldanıyor, sanki mümkünmüş gibi sesimi daha da yükseltmeye çalışıyordum.

"Hazel, sana söylemiştim. Neden dikkat etmedin kendine kızım?"
"İş yerimizle anlaşma yapmak isteyen Yiğit'miş, Hazel."
"Şok şok şok! Başarılı Holding sahibi Yiğit Baturalp evleniyor mu?"
"Hazel, sana demiştim ya, yeni bir asistan işe alındı diye, meğer o Yiğit Bey'in nişanlısıymış. İnanamıyorum!"

Aklımı kaçırmıştım. Kendi yarattığım şeytanların elinde can vermek üzereydim.
Bağırıyor, seslerin susması için yalvarıyordum. Her yeni göz yaşı çene çizgime doğru yol alırken kararan bakışlarımı sabit tutmaya çalışıyor, yitip giden zihnimin ipini tutmak için çabalıyordum.

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now